Türkiye'nin en iyi haber sitesi
REFİK ERDURAN

Havadaki nara

Eski kabadayılar canları çektikçe nara atarlardı. Neydi o bağırtı? Kafa tutma. Kime kafa tutma?
Kimseye değil. Genel. "Ben varım, yürekliyim, önemliyim, alkış isterim" anlamında ego gürültüsü.
Yüreklilik anlamlı bir amaçla somut bir tehlike göğüslendiği zaman değer taşır. Mahalle kahvesinde devlete atıp tutabilirsiniz. Karakolda adam dövülürken komisere karşı çıkabiliyor musunuz? Yiğitliğiniz orada belli olur.
Askerin, bürokrasinin, üçkâğıtçı sermayenin vesayeti geriletildi. Beyaz kesimin bir başka vesayeti yerli yerinde duruyor: sahte "ilericiler" ortaklığına dayalı "kültürel ve sanatsal" egemenlik.
O çevreye üyelik için emekçilerin çıkarına herhangi bir hizmet sunmuş ya da riske girmiş olmak gerekmez. Tersine, yığınlara tepeden bakabilir, "basit" insanları ince esprilerle aşağılayabilirsiniz. Üyeliğin tek şartı "muhalif" görünmektir.
Neye muhalif? Toplumun önünü açan atılımlara da mı? Fark etmez. Kimi insan haytalıktan hoşlanır. Öyle eğilimlerden yararlanarak "popüler" de olabilir, el emekçilerinin ömür boyu çalışarak kazandıklarının yüz katını patron bahşişi diye cebe atabilirsiniz.
Bunlar yaşanmakta ülkemizde. Alıştık, kanıksadık. Yine de kahramanlık iddialı şirretliklerin çarpıcı örnekleri ortaya döküldükçe şaşırmamak elde değil.
Levent Kırca'yı çok eskilerden tanırım. Nazik, rahat, halim selim bir insandı. Yıllar boyunca çok gülüp eğlendim sayesinde. Ama salı gecesi ekranda rastlayınca donakaldım. Sinirden kasılmış, gözleri nefretle kısılmış, ağzı öfke saçan bir yüzdü karşımdaki.
Konuşmayı üzüntüden hayrete, hayretten dehşete geçerek, Fatih Altaylı'nın sinir gücüne hayran kalarak sonuna kadar izledim. Konuğu bütün yeteneğini onu çileden çıkarmak için kullanıyordu ustaca. Kendi demokrasi cengâveri bir Karaoğlan, Altaylı ise cahil bir "salak", hükümet yanlısı bir "yalaka" idi. Yayının çirkin biçimde kesilmemiş olması televizyonculuk başarısıdır.
Kamuoyumuzdaki tepkisizlik de şaşırtıcı. Olay ya görmezden gelindi ya da "Ayıp ayıp" demekle yetinildi. Oysa kabahatli suçlamak değil dava. Sorun çok daha vahim.
Bakın, en gerginlik kaldırmayacak, en serinkanlı konuşma disiplini gereken yerde bile vatandaşlarımız kapışıyor artık: Kontrol kulesindeki görevli ile havadaki pilot arasında sürtüşme çıkıyor.
Türkiye'de nasıl bir kutuplaşma yaşandı ve yaşanmakta ki, kahraman görünme hırsının Levent Kırca gibi tatlı bir insanı gladyatöre çevirmesi rutinleşiyor? Ve nasıl kurtarabiliriz kendimizi özentili kavgacılık vesayetinden?
Düşünmeliyiz.

Yasal Uyarı: Yayınlanan köşe yazısı/haberin tüm hakları Turkuvaz Medya Grubu’na aittir. Kaynak gösterilse veya habere aktif link verilse dahi köşe yazısı/haberin tamamı ya da bir bölümü kesinlikle kullanılamaz.
Ayrıntılar için lütfen tıklayın.
SON DAKİKA