Şanlıurfa'nın Suruç ilçesindeki mülteci kamplarına ve Kobani sınırına giderken, evinde mültecileri ağırlayan bir Urfalı şöyle diyordu:
"Türkiye olarak binlerce Kürt kardeşimizi kamplarda değil evlerde ağırlıyoruz. Gelenler arasında PYD yöneticileri bile var. Buna rağmen HDP'lilerin sınırda gerginlik çıkarmasına inanamıyorum."
Vatandaşın satır arasında söylediği "Gelenler arasında PYD yöneticileri de var" sözü ilginçti. Sözü tekrarlayıp soruyorum: "Devlet bunu biliyor mu?" Cevabı kısa oluyor: "Tabii ki biliyor..."
Bu bilgi ne kadar doğru bilmiyorum ama Türkiye'nin kapılarını 150 bini aşkın Rojava'dan gelen Kürde açtığı, 300 YPG militanını tedavi ettiği biliniyor. Buna karşı, PKK-HDP hattı, hâlâ "Türkiye IŞİD'i destekliyor" diyerek akıl almaz bir düşmanlık siyaseti izliyor.
Aslında aynı şeyi PKK Şengal'de Barzani'ye de yaptı. Şengal'de ortak bir yapı oluşturup dünya arenasında meşruiyet kazanacak bir çıkış fırsatı varken Barzani düşmanlığını öne çıkardı. Bunun dünya siyasetinde bir karşılığı olmayacağını göremedi. Özellikle AB ülkelerinden destek alabileceği bir dönemde, eski siyasi akılla hem Türkiye'yi hem de Irak Kürdistan yönetimini karşısına aldı.
Şengal'i değerlendiremeyen PKK aklı Kobani'yi de değerlendiremedi. Buradaki tutumuyla da uluslararası siyasete güven vermediği gibi, Türkiye karşıtlığı yaparak elindeki en büyük şans olan "çözüm süreci"ni riske eden çıkışlar yaptı.
Doğrusu "Çözüm süreci bitti" diyerek Türkiye'yi tehdit ederken, aslında kendi sorgulanmasının da yolunu açtı. Bakın şimdi şu sorular daha çok sorulacak:
Hükümet, çözüm sürecine ilişkin yaklaşımları programına alırken, PKK-HDP hattı bunun karşılığında ne yaptı?
Neden çekilme ve silahsızlanmada bir adım atmadı? Çatışmasızlığın arkasına sığınılarak- ki güvenlik güçleri de uydu- dağa gitmeler, sokak eylemleri hatta iş adamlarını tehdit etmeler dahil her şey yapıldı.
Oysa hem bölgede hem de Türkiye'de yeni bir süreç vardı ve bu değerlendirilebilirdi. PKK bu sürecin neresinde duruyor belli değil.
Türkiye siyaset üreterek, yeni pozisyon alarak kendini yeni döneme adapte ediyor ve ürettiği siyasetle de etkili oluyor.
İngiltere başbakanı David Cameron'un şu sözleri bunun işareti: "Suriye'de, IŞİD'in gelişmesine neden olan zalim diktatör Esad'dan, tüm halkı temsil edecek yeni bir hükümetin oluşturulması için bir geçiş sürecine ihtiyaç vardır. Esad çözümün değil, sorunun bir parçasıdır."
PKK da hem bölgede hem Türkiye'de sorunun değil çözümün bir parçası olabilir. Bu da zor değil. Öcalan'ın 21 Mart 2013 Newroz konuşması hatırlansa yeter.