Kürtler 100 yılı da aşan bir süredir kendi coğrafyalarında derin acılar yaşıyor. Farklı ülkelerin sınırları içinde kalsalar da bu kaderleri hiç değişmedi.
Sadece son dönemde Irak'taki özel durum ve Türkiye'nin demokratikleşme yolculuğu ve çözüm sürecinin devreye girmesiyle Kürtlerin bir kısmı rahat bir nefes alabildi. Ancak bu durumun küresel ve bölgesel güçleri rahatsız ettiği de bir gerçek.
Maliki'nin dışlayıcı siyaseti, Esad'ın Suriye'yi kan gölüne çevirmesi, IŞİD'in devreye girmesi ve Türkiye'ye yönelik algı operasyonları bu rahatsızlığın bir yansıması.
Özellikle IŞİD saldırılarının önce Erbil'e sonra da Kobani'ye yönelmesi Kürtler kadar, Türkiye'yi de hedef alıyor. Ama ne yazık ki bu gerçeği, Kürt siyasi aktörleri görmezden geliyor. Sol ve milliyetçi destekli Kürt siyasi aktörlerinin son birkaç günde yaptıklarına bakın. Sabah akşam, Kobani'ye saldıran IŞİD terörü üzerinden Türkiye'ye vuruluyor.
Önce Suriye Kürtlerine "Türkiye sınırlarını açmayacak" denilerek gerilim siyaseti izlendi. Bu tutmayınca, bu kez de Paralel yapı misali yalan haberlerle IŞİD'e Türkiye'nin silah yardımı yaptığı servis edildi. Hem de ne yalanlarla...
İlginçtir bu yalanları söyleyenlerin ortak hedefi de "Çözüm süreci." Ağzını açan sevinç çığlıkları atarak "çözüm süreci bitti" diyor. Kürtlerin bu öngörüsüz siyasi aktörlere mahkûm olması artık kaderleri olmamalı.
Çünkü ortada garip bir durum var. Türkiye'de çözüm sürecine Kürtlerin yüzde 90'ı destek veriyor. Suriye'de ise IŞİD teröründen kaçan binlerce Kürt, tıpkı Esad diktatörlüğünden kaçan Araplar gibi Türkiye'ye sığınıyor. Kürt siyasi aktörleri ise "çözüm süreci bitti" ve "AKP faşizmi Kobani'ye saldırıyor" gibi ucube sloganlar atmaktan öte bir şey yapmıyor.
Bu da, HDP'liler dahil Kürt siyasi aktörlerinin bölgeyi doğru analiz edemediğini gösteriyor. Ayrıca halkın beklentilerinden de haberdar değiller.
IŞİD'i doğuran zemin ve arkasındaki stratejik akıl bir yana artık ABD öncülüğündeki uluslararası güçler Suriye'ye girdi ve IŞİD merkezleri bombalanıyor. Türkiye ise Suriye'deki diktatörlüğe dikkat çekerek sürece dahil olacağını açıkladı. Ve bir şey daha yaptı: Türkiye'nin Rojava'ya düşmanca değil dostça baktığını açıkladı. Bu konuda Cumhurbaşkanı Erdoğan'ın ABD'de yaptığı açıklama Kürt siyasi aktörlerinin ezberini bozacak nitelikte.
"IŞİD sorununun ortadan kalkması için Suriye'deki sorunun hesaba katılması lazım. Irak'ta da böyle düşünmek lazım. Hatta bölücü terör örgütünün Suriye kolunun (PYD) da içinde bulunduğu bir çözüm olması lazım."
Gördüğünüz gibi Türkiye, Kürt siyasi aktörlerinin eksine, PYD gerçeğini görmezden gelmiyor çözümün içinde olması gerektiğini söylüyor. Siyasetin önünü açan "Çözüm Süreci"nin ruhu da bunu öngörüyor.
Buna rağmen, o çevreler dün "Türkiye IŞİD'le kol kola", bugün ise "uluslararası güçlerle birlikte" diyerek "çözüm süreci"nin bittiğini ilan ediyor.
İyi de artık bir karar verin hangisi doğru?