CHP'nin Cumhurbaşkanlığı seçim sonuçları nedeniyle yapmak zorunda kaldığı 18. olağanüstü kurultayının düzenlendiği ATO binasına girmeye çalışıyorum. Yönlendirme levhaları ve görevliler var ama işe yaramıyor.
Kurultay salonuna giden bütün alanlarda yoğun bir kalabalık var. İçerisi daha da beter. Koridorlar bile dolu. Bu salonda daha önce Cumhurbaşkanı Erdoğan'ın cumhurbaşkanı adaylığı açıklanmıştı. İki toplantı arasında dağlar kadar fark var. Biri ne kadar düzenli ve sistemliyse öteki de o kadar karışık ve kaotik.
O kalabalık içinden sıyrılıp yer bulmaya ya da bize ayrılmış yeri bulmaya çalışıyorum. Boşuna uğraşıyorum, yer olmadığı gibi izin de verilmiyor.
CHP eski İstanbul yöneticilerinden Kemal Taştan imdadıma yetişiyor. Geri dönmek üzereyken zorla da olsa, yara yara içeri giriyor, kurultay delegesi Ataşehir Belediye Başkanı Battal İlgezdi'nin boş koltuğuna oturuyorum.
CHP'de bir lider değişikliği görünmüyor ama kurultaya büyük bir ilgi var. Kurultay alışkanlığından mı yoksa bu durum yeni bir arayışa işaret mi belli değil.
Genel başkanlık açısından sonucu büyük oranda belli olmasına rağmen bu ilginin bir nedeni olmalı. Sanıyorum bunun nedeni lider değişiminden çok Parti Meclisi'ne seçilebilmek.
Çünkü salonun çevresinde genel başkan adaylarından çok parti meclisi üyelerinin afişleri var. Parti Meclisi'nde kıran kırana bir yarış olacak.
1200 civarında delege var. Parti Meclisi'ne aday olacakların sayısı ise 900'ü aşmış durumda. Bu 900'ü aşkın insan, 52 kişilik, hatta gençlik ve kadın kotası çıkartıldığında yaklaşık 40 kişilik Parti Meclisi'ne girmek için yarışacak. Kimler çizilecek, kimlerin ezberi bozulacak bugün göreceğiz.
Genel başkanlık yarışı parti meclisi düşünüldüğünde daha düşük tansiyonda geçti. Salonda yan yana oturarak hoş bir fotoğraf veren CHP lideri Kılıçdaroğlu ile rakibi Muharrem İnce'nin kürsü performansları doğrusu "yeni siyaset" açısından umut vaat etmedi.
Daha çok iki konu öne çıktı: Sağa kayma ve parti içi demokrasi. Bu konularda kürsüye ilk çıkan İnce, ustaca ve yerinde eleştiriler yaptı. "Sağlaşmadan sağdan oy almak" gerektiğini söyleyen İnce, parti içi demokrasi konusunda da cumhurbaşkanlığı seçimini örnek gösterdi: "Kimin aday olduğunu, bırakın parti meclisini, delegeleri; grup başkan vekili olarak ben bile televizyondan öğrendim."
CHP'yi büyük bir ırmağa benzeten İnce'nin, sosyal demokrasiyi, o nehre boşalan bir dereye benzetip, merkez sağcılara da "Siz sonradan bu nehre katılan bir dere değilsiniz..." diye seslenmesi enteresandı.
İnce, kürsüden Kılıçdaroğlu'na yönelik çok sayıda doğru denebilecek eleştiri yaptı. Ancak salonda bu eleştirilere katılanlar olsa bile karşılık vermediler.
Kılıçdaroğlu'na gelince... Kurultayın ortaya çıkmasıyla birlikte CHP içindeki sol- sosyal demokratlarda büyük beklenti oluşmuştu: "Parti sola açılacak, Kılıçdaroğlu tarihi bir konuşma yapacak."
Bu umutla kurultay salonunda Kılıçdaroğlu'nu dinleyenler hayal kırıklığı yaşadı. Yeni bir şey söylenmediği gibi içeriği de, düzeyi de diğer kurultayların çok gerisinde kalan bir konuşma yaptı.
Bir CHP delegesi, "grup konuşmasının ötesine geçmeyen" bir konuşma olarak niteledi. O yüzden gündeme damgasını "Rakı masasında CHP'yi tartıştırmayacağım" sözü vurdu.
Daha ilginci ise parti içi demokrasi açısından 4 yılda bir siyasi aktörün geldiği noktaydı. Parti içi zenginlik gitmiş yerini "artık hepimiz tek ses olacağız" yaklaşımı almıştı. CHP'de siyaset değil yönetim şekli değişmişti.
Kurultayın sonucu da bunu gösteriyor: Kılıçdaroğlu 740, İnce 415. Bu İnce için başarı, Kılıçdaroğlu için hayal kırıklığı.
Bu sonuç Parti Meclisi seçimlerini de etkileyecek görünüyor.