Dinlemelerin, kumpasın, ihanete varan operasyonların ortaya çıkmasına, iki büyük seçim kazanılmasına ve yürütülen hukuk mücadelesine rağmen, "paralel tehlike" henüz atlatılmış değil.
Bu yapı, hâlâ medyadaki kara propagandalarıyla, devlet içindeki kalıntılarıyla direnmeye devam ediyor. Bunu da en açık biçimde yargı içinde yapıyor. Zaman zaman tehditlere varan açıklamaları adliye kulislerinde kulaktan kulağa konuşuluyor: "Göreceksiniz geri döneceğiz."
Siyaseten yenilen ve toplumda hızla itibar kaybeden "paralel yapı"nın pervasızlığı biraz da yargı içindeki gücünden kaynaklanıyor.
O gücün son umudu ise Hâkimler ve Savcılar Yüksek Kurulu (HSYK) seçimleri. HSYK seçimleri, herkes için önümüzdeki sürecin en kritik seçimi.
Hatta bizzat son dönemde cemaatin mağdur ettiği hâkim ve savcılara göre cumhurbaşkanlığı seçiminden bile önemli. Önemli çünkü yargıya sızan bir yapının, elindeki yargı gücünü adalet için değil siyaseti dizayn için nasıl kullandığını geçmişten bildiğimiz gibi, son dönemdeki önemli davalarda ve 17-25 Aralık'ta gördük.
Bugün gelinen noktaya bakınca, durum kritik olmasına rağmen beklenenden daha iyi olduğu açık. Çünkü muhafazakârından sosyal demokratına, ülkücüsünden sosyalistine herkes paralel yapının nasıl bir mağduriyet yarattığını yaşayarak gördü. Artık yargıda normalleşen bir yapıya geçmenin zorunluluğunu mağduriyet yaşayan tüm bu kesimler biliyor.
HSYK seçimlerinin en önemli ayağını ilk derece mahkemesinde görev yapan, yaklaşık 13 bin 500 hâkim ve savcının oylarıyla seçilecek 7 asil 4 yedekten oluşacak olan 11 kişi oluşturuyor. Özellikle 7 asil üyenin seçimi, ya yargının bağımsız ve tarafsız olmasına giden yolu açacak ya da yeni bir kaosa sürükleyecek. Bu da bütün hakim ve savcılara büyük bir görev yüklüyor.
HSYK seçimlerine içinde muhafazakarların, sosyal demokratların ve ülkücülerin de yer aldığı Yargıda Birlik Platformu, yoğun biçimde hazırlanıyor. Bu yapı deyim yerindeyse yargıda bir Türkiye sentezi çıkarmaya çalışıyor. Listede yer alması muhtemel isimler de bunu gösteriyor... Örneğin muhafazakar kesimden Müsteşar Yardımcısı Selahattin Menteş, sosyal demokrat çevrede saygınlığıyla bilinen ve çok sevilen İstanbul Anadolu Yakası Başsavcı Vekili Ömür Topaç, milliyetçi çevrenin sevdiği isimlerden İstanbul Ticaret Mahkemesi Hâkimi Mehmet Durgun gibi... Bu yargı mensupları duruşları ve paralel yapıya karşı verdikleri mücadele ile Yargıda Birlik Platformu'nun tüm kesimlerinden destek gören isimler.
Görünen o ki, hükümet de 2010'da olanların bir daha yaşanmaması için bu kez işi sıkı tutuyor ve farklı bakıyor.
Bu yapının karşısında ise YARSAVCemaat Ortaklığı var. Daha çok "ulusalcı" sol eksenli isimlerden oluşan YARSAV'la cemaatin seçimlere ortak listeyle gireceği biliniyor. Bu listede cemaate yakınlığıyla bilinen İzmir Karşıyaka Hakimi Murat Aydın, Balyoz'a onama kararı veren Yargıtay 9.
Ceza Dairesi Tetkik Hakimi Levent Ünsal ve Mustafa Bağarkası gibi isimlerin olması şaşırtıcı değil. Bu iki yapının işbirliğine rağmen cemaatin "İdeal Hukuk Derneği" adı altında ayrı bir liste çıkarma ihtimali de var.
HSYK seçimleri sadece yargı mensuplarının değil tüm toplumun geleceğiyle ilgili. Bu yüzden hâkim ve savcılara büyük sorumluluk düşüyor. Bir hukukçu bu sorumluluğu şöyle izah ediyor:
"Paralel yapının yargıda neler yaptığını hepimiz biliyoruz. Bu gerçeği unutursak tarih bizi affetmez..."