Türkiye'nin en iyi haber sitesi
MAHMUT ÖVÜR

Cumhurbaşkanı Gül'ün veda resepsiyonu

Cumhurbaşkanı Abdullah Gül'ün veda resepsiyonundayız. Her zaman sakin olan Çankaya Köşkü'nün 5 nolu kapısına ulaşmak hiç kolay olmadı.
Yoğun bir trafik vardı.
İş dünyasının, sivil toplum temsilcilerinin, yazarların, sanatçıların katıldığı bir veda resepsiyonuydu bu. Hüzünlü, sitemli ve biraz da siyasi pozisyonu netleştiren bir veda oldu. İşin o boyutuna yeniden döneceğim ama salona ilk girdiğimde karşılaştığım manzara ilginçti.
Salonda sanki işadamları çoğunluktaydı. Güler Sabancı'dan TÜSİAD Başkanı Haluk Dinçer'e, Erdoğan Demirören'den Zeynel Abidin Erdem'e, Hamdi Akın'dan Halit Narin'e, eski yeni, İstanbullu, Ankaralı çok sayıda işadamı oradaydı.
Filmi biraz geriye sarıp, 7 yıl önceye gittim. Cumhuriyet mitinglerinin sürdüğü, Genelkurmay'ın e-muhtıra verdiği, Meclis'in 367 garabetiyle kuşatma altına alındığı o gerilimli günlere...
O günlerde, iş dünyasından siyaset kulislerine düşen tepkiler de sertti: "Atatürk'ün makamına eşi başörtülü biri oturamaz..." Aynı işadamlarının önemli bir kısmı şimdi Çankaya Köşkü'nde. Rahmetli Özal'ın dediği gibi "alıştılar mı yoksa başka bir arayış mı onları buraya getirdi?" doğrusu merak ettim.
Soruyu, o günlerde yani 2007'de Abdullah Gül'ün cumhurbaşkanı olmasını istemediğini iyi bildiğim bir işadamını sordum. Cevabı kısa oldu: "Doğrusu hem uzlaşma hem de siyasi arayış vardı ama bir sonuç çıkmadı. Durum ortada."
Resepsiyona Aydın Doğan'ın damadı Mehmet Ali Yalçındağ, eşi Arzuhan Yalçındağ'la katılmıştı. Medyanın işlevine yönelik yaptığı son açıklamaları çok tartışılan Yalçındağ şöyle diyordu: "Birinin çıkıp medyanın muhalefet partisi gibi davranmaması gerektiğini söylemesi gerekirdi. Çok eleştiri aldım ama söylediklerim doğruydu ve arkasındayım."
Resepsiyonda muhafazakâr iş dünyasından ve sivil toplum örgütlerinden de çok sayıda isim vardı. Remzi Gür, Aziz Torun, MÜSİAD Başkanı Nail Olpak dikkat çeken isimlerdi.
Kuşkusuz Gülen Cemaati'ne yakın birileri de vardı ama benim ilgimi geçmişte onlara destek olduğunu bildiğim ama 17-25 Aralık darbesi sonrası hiç karşılaşmadığım ve ne tepki vereceğini bilmediğim genç bir işadamı çekti.
Ben de olup bitenlere nasıl baktığını merak edip sordum. Söyledikleri şaşırtıcıydı: "Ben gelinen noktada AK Parti'yi de eleştiriyorum ama cemaate yön verenlerin yaptıkları karşısında dehşete düştüm. Olup bitenleri izah edemiyorum. O kadar destek olduğum halde beni bile dinlemişler."
Bir süre sonra, Cumhurbaşkanı Abdullah Gül ve eşi Hayrünnisa Gül salona giriyor. Cumhurbaşkanı Gül, her zamanki sıcak tebessümüyle tek tek konuklarla el sıkışıp salonu dolaşıyor. Kısa veda konuşmasında, iki nokta çok alkış alıyor: Çankaya Köşkü'nü ilk kez halka açması ve Twitter kullanan ilk cumhurbaşkanı olması.
Veda resepsiyonu ayrılık nedeniyle biraz hüzünlü bitebilirdi ama basınla yapılan son konuşmanın "siyaset" ağırlıklı olması ne yazık ki buna izin vermedi; özellikle "28 Şubat benzetmesi."
Çankaya Köşkü'nden ayrılırken, bu benzetmeyi ve neler olduğunu sorduğum Cumhurbaşkanı Gül'ün genç danışmalarından biri şöyle diyordu: "Bu noktaya gelişin tek nedeni bizim çevremizde homojen olmayan ve farklı beklentileri olan insanların olması. Başkalarını itham etmeye gerek yok. Biz yanlış yaptık. İki yıl önce böyle bir durum yoktu. Sadece 17 Aralık sonrası alınan tavır bile bu noktaya gelmemize yeter. Başka şey söylemeye gerek yok."

Yasal Uyarı: Yayınlanan köşe yazısı/haberin tüm hakları Turkuvaz Medya Grubu’na aittir. Kaynak gösterilse veya habere aktif link verilse dahi köşe yazısı/haberin tamamı ya da bir bölümü kesinlikle kullanılamaz.
Ayrıntılar için lütfen tıklayın.
SON DAKİKA