Nihayet CHP bir seçim yenilgisi üzerine kurultaya gidiyor. 5-6 Eylül'de yapılacak kurultayda ulusalcı artı eski CHP geleneğinin genel başkan adayı da belli: Muharrem İnce...
Bir Deniz Baykal sürprizi yaşanır mı bilemem ama İnce'nin "Nasıl bir CHP?" hayali olduğu da ona destek verenlerden ve söylediklerinden belli oldu... İnce, daha ilk çıkışında ortaya bir Türkiye siyaseti, hayali koyamadığı gibi daha çok "tüzük" değişikliği ve parti içi ilişkiler üzerinde durarak, iktidara değil CHP yönetimine aday olduğunu gösterdi.
CHP'ye lider adayı olarak çıkan bir siyasi aktörün söyleyeceği en önemli şey, tüzük değişikliği veya genel başkanın yetkisini nasıl kullandığı mı olmalıydı? CHP sadece bu yüzden mi oy kaybediyor? Gördüğüm kadarıyla sadece İnce'nin değil, Kemal Kılıçdaroğlu dahil şu andaki hiçbir siyasi aktörün kafasında "Yeni Türkiye"ye ilişkin siyasi bir proje yok.
CHP, haritaların yeniden çizildiği Ortadoğu'ya, küresel dünyaya, dindarlık meselesine ve çözüm sürecine nasıl bakıyor?
Yeni anayasaya ilişkin ne düşünüyor? Yeni bir "millet" veya Türkiye tasavvuru var mı?
CHP'nin 91 yıllık tarihine yönelik bir özeleştiri olacak mı? Ya da seçim yenilgilerine yönelik samimi bir analiz yapılacak mı? Doğrusu sıralanacak çok şey var ama CHP'li siyasi aktörlerin böyle bir derdi yok. Öyle olmadığı için toplumdan yeni destek bulmaları da, iktidar olma ihtimalleri de yok. Bu gerçeği CHP Genel Başkanı Kemal Kılıçdaroğlu da görüyor ve gücünden emin olduğu bir anda "gönül rahatlığı"yla kurultaya gidiyor. Zaten 9 ay sonra bir genel seçim var. Herkes milletvekili veya Parti Meclisi'nde olmak için pozisyon peşinde. Kimse bu fırsatı kaçırmaz, kaçırmıyor da...
Doğrusu kendi eliyle getirdiği, Ulusalcıların yükünden kurtulmak için biraz sol, biraz sosyal demokrat görünmek Kılıçdaroğlu'na yetecek.
Sarıgül'e açılan kapı
Kılıçdaroğlu bunu yaparken, yanına Mustafa Sarıgül vari yeni aktörleri de alacak.
Sıradan bir CHP üyesi olan Sarıgül, ulusalcıların çıkışıyla parti politikalarının belirlendiği ya da en azından öyle sanıldığı CHP Parti Meclisi üyeliğine taşınacak görünüyor.
Hatta önce Parti Meclisi üyeliğine, ardından da yerel yönetimlerden sorumlu genel başkan yardımcılığına...
Bu durum, parti içinde rahatsızlık yarattığı gibi 2015 sonrası plan yapanları da heveslendiriyor.
Tabii sadece Sarıgül değil, kulislerde Parti Meclisi'ne Mansur Yavaş'ın alınacağı da konuşuluyor.
Gördüğünüz gibi CHP'de farklı isimlerden söz ediliyor, tüzük konuşuluyor, pozisyonlar paylaşılıyor ama solcu Tekin Bingöl'le sağcı Mansur Yavaş'ı veya ulusalcı Birgül Ayman Güler'i bir arada tutacak veya ayıracak "siyasete" ilişkin tek bir satır yok.
Kavgaları da siyaset üzerinden yapılmıyor.
Çünkü görünen CHP'li solcuyla CHP'li ulusalcı arasında ana politikalarda bir fark olmaması...
O ana politika değişirse belki başlangıçta bir ayrılık ve kayıp yaşanır ama sonra işler rayına oturur. Elbette CHP gibi statükocu bir partide bunu yapmak kolay değil ama siyaset de akıl ve cesaret ister. Akıl ve cesareti ortaya koyanlar kazanır, diğerleri kaybeder.
Eğer önümüzdeki kurultayı, adı geçen siyasi aktörler yeni bir siyaset ortaya koymanın vesilesi yapamazlarsa, gelenler de gidenler de kaybetmeye devam eder.