Cumhurbaşkanlığı seçimi her açıdan ilginç olacak. İlk kez halk cumhurbaşkanını seçecek. İlk kez bir seçimde Kürt kimlikli bir cumhurbaşkanı adayı yarışacak.
İlk kez toplum, "Eski Türkiye, yeni Türkiye" seçimi yapacak.
Ve ilk kez 7 parti ittifak yaparak tek partiye karşı yarışacak. Bu yüzden tarihi bir seçimle karşı karşıyayız.
Bu seçim ülkenin kaderini derinden etkileyeceği gibi siyasetin de yeniden şekillenmesinde bir dönüm noktası olacak.
Manzara çok açık:
HDP adayı Demirtaş'ı bir yana koyarsak, bir yanda Başbakan Erdoğan ve AK Parti, öte yanda CHP- MHPDSP-
DP- BTP ve LDP ittifakı... Buna son olarak BBP de katıldı.
İki değil 7'si bir arada... Parti sayısı çok ama asıl önemli olan bu partilerin neyi temsil ettikleri... Durum eski bir banka reklamını hatırlatıyor; "Yok aslında birbirimizden farkımız....."
Bu partilerin hepsi de eski Türkiye partileri.
Doğrusu bu ittifak içinde yer alsalar da almasalar da bir iki sol parti hariç küçük partiler içinde esamisi okunan ve siyaseten "biraz farklı" denebilecek iki siyasi parti vardı: BBP ve Saadet Partisi.
Onların da Türkiye'nin tarihi seçimi konusunda nasıl tavır alacakları belirsizdi. Önceki gün BBP Genel Başkanı Mustafa Desteci, çatı adayı Ekmeleddin İhsanoğlu'nu destekleyeceklerini açıkladı.
Bu karar, BBP yönetiminin 30 Mart seçimleri öncesi tavrını izleyenleri şaşırtmadı ama BBP kurucusu Muhsin Yazıcıoğlu'nun siyasi duruşuna sahip çıkanları ve tabanı şaşırttı.
Hemen parti yönetiminden ve tabandan itirazlar yükselmeye başladı. İlk itiraz, BBP eski genel başkan yardımcılarından ve mevcut MKYK üyesi Metin Gündoğdu'dan geldi. Gündoğan, İhsanoğlu'nun adaylığını CHP'nin önderliğini yürüttüğü "küresel bir proje" olarak niteliyor ve ekliyordu: "BBP'nin böyle bir ismin arkasında durması asla söz konusu olamaz." Aslında BBP içindeki bu ayrılığın ilk sinyalini eski Genel Başkan Yalçın Topçu, partisinden daha önce istifa ederek vermiş, seçimini de yapmıştı. Gündoğan ve arkadaşları biraz geç de olsa o çizgiye geliyor ve yönetimi Yazıcıoğlu çizgisinden sapmakla suçluyordu:
"Muhsin Yazıcıoğlu her zaman küresel güçlere, medya baronlarına, her türlü vesayet güçlerine karşı hep dik durmuş, düz yürümüştür. Şimdiki yönetimin BBP'yi dahil ettikleri siyasi konsept darbelerden, vesayetten, dış güçlerden medet uman eski Türkiye'nin çarklarıdır. BBP, milli iradenin, demokrasinin, sivil ve yerli bir anlayışın savunucusu olacak yerde Erdoğan düşmanlığı ortak paydasında ip gibi dizilmiş emir erlerinin yanında konumlanıyor."
Bu açıklamadan sonra belki BBP yönetiminden daha etkili olan Alperenler de ses verdi. Alperen Ocakları Genel Başkanı Serkan Tüzün şöyle diyordu: "BBP kurucusu Muhsin Yazıcıoğlu eliyle oluşturulmuş Büyük Birlik ruhu bağrından hançerlemiştir. Bu konuda Alperen Ocakları ile yapılmış herhangi bir istişare yoktur. Bizimle istişare yapılmamasından da öte itibarlı itibarsız birçok vagoncuk eklenmek suretiyle CHP lokomotifi peşine takılan bir güruh arasına BBP adının yazılması, 21 yıllık temiz mazisiyle Büyük Birlik Partisi'ne yapılabilecek en büyük kötülüktür"
BBP'nin Yazıcıoğlu sonrası zorlandığı, 17 Aralık darbesiyle de siyasi rotasından çıktığı çok açık. Bu ağır suçlamalarla durum daha da derinleşecek görünüyor.
Şimdi sırada Saadet Partisi var. Partilerin tavrını netleştirmesiyle siyasetin nasıl şekilleneceğini çok daha net göreceğiz. Sonuç 7'ye karşı 1'in zaferiyle biterse -ki öyle görünüyorsadece küçük partiler silinmeyecek, büyük ama eski Türkiye partiler de derinden sarsılacak.