Darbelerle yüzleşmede arka arkaya gelen 12 Eylül ve Balyoz kararları, bundan sonra nasıl bir yol haritası izleyeceğimizi gösteriyor.
Bir kere üzerinden kaç yıl geçerse geçsin, bir toplum istediğinde en güçlü darbecileri bile yargı önüne çıkartıp mahkum edebiliyor.
12 Eylül referandumuna destek vererek Türkiye toplumu bunun önünü açtı.
İkincisi darbecileri yargılamak elbette önemli ama ondan daha da önemli olan yargılamanın adil yapılması... AK Parti iktidara geldikten sonra Ergenekon'dan Balyoz'a gözümüzün içine baka baka darbe hazırlamak için senaryo hazırlayanların, tezgah kuranların olduğunu biliyoruz.
Birinci Ordu'da yapılan plan tatbikatının Kara Kuvvetleri Komutanlığı'nın karşı çıkışına rağmen, kaos planı yaptıkları, mutabakat hükümeti kurmak için çaba harcadıkları, tutuklama listeleri yaptıkları kayıtlarda mevcut.
Yargı içindeki "paralel yapı"nın, bunu açığa çıkartıp, gerçek suçluları yargılamak yerine suçsuz insanları da davaya katarak kendi kirli hesabını devreye sokması bu gerçeği değiştirmez.
O davalarda suçsuz insanlar mağdur edildi ama asıl büyük zararı hukuk ve adalet sistemi gördü.
İlginçtir Balyoz sanıklarından Albay Dursun Çiçek dışında, davaları kirleten "paralel yapı" gerçeğini kimse dile getirmedi.
Her çıkan, "özgürlük savaşçısı" havasında konuştu... Bu ülkede hiç darbe olmamış, darbe girişimi yokmuş gibi bir hava yaratıldı.
Oysa geçmişten biliyoruz dışarı çıkanların birçoğu, bırakın Balyoz'u, 12 Eylül'ün, 1993'teki gizli darbenin ve 28 Şubat'ın suç ortakları...
Adil yargılamaya, gerçek adalete onlardan daha çok bu ülkenin ihtiyacı var. Hala 12 Eylül'ün 93'ün, 28 Şubat'ın hesabı ortada duruyor.
Hala yapanları müebbette mahkum olan 12 Eylül'ün Anayasası yürürlükte, kurumları, yasaları, yönetmelikleri ayakta.
Balyoz veya benzeri davalardaki haksızlıkların giderilmesi umarım onlarla yüzleşmenin de yolunu açar.