Cumhurbaşkanlığı seçimine AK Parti ne kadar hazırsa, muhalefet partileri de bir o kadar hazırlıksız. Seçime iki ay gibi kısa bir süre kalmasına rağmen hâlâ muhalefet partileri aday arıyor. Bu açıdan en sıkıntılı parti CHP. Yerel seçim performansı onca desteğe rağmen beklenen gibi olmayan CHP'nin en büyük handikapı da Türkiye partisi olamaması.
Topluma ilişkin politikalarında kısmi değişimler olsa da dindarlar, Kürtler ve yoksullardan oy alamıyor. O kesimlerden oy alamayan bir CHP adayının cumhurbaşkanı olma ihtimali de yok.
Belki de bu yüzden CHP hâlâ Meclis'in seçtiği bir cumhurbaşkanını tarif ediyor ve çareyi "çatı" adayı formülünde arıyor. Benzer bir durum MHP için de geçerli. MHP'nin de hazırlıklı olmadığı ortada. Oy oranları da Kürt meselesi gibi ülkenin temel sorunlarına bakışı da o çok dillendirdikleri "kucaklayıcı cumhurbaşkanı" talepleriyle örtüşmüyor.
Bu yüzden AK Parti karşısında bir "cephe" oluşturma çabası içindeler. MHP Genel Başkanı Devlet Bahçeli, "çatı aday" formülüyle hem kendilerine hem de CHP'ye nefes aldırdı.
"Çatı adayı" mümkün mü?
İki partinin cumhurbaşkanı tarifi de benzeşiyor: "Milliyetçi olacak, muhafazakâr olacak, manevi değerleri taşıyacak. Laik bir aday olacak. Demokratik değerlere sahip olacak. Cumhuriyet değerlerini içine sindirmiş biri olacak."
Bu tarife uyan bir aday bulunduğunda mevcut liderlere ihtiyaç kalır mı, sorusu bir yana ortada böyle bir aday da görünmüyor. Büyük olasılıkla her parti kendi adayıyla bu yarışa katılacak.
Ancak, kulislerde MHP lideri Bahçeli'nin, eski CHP lideri Baykal'ı aday göstererek CHP'ye sürpriz yapacağından söz ediliyor. Baykallı bir cumhurbaşkanı seçimi diğerleriyle kıyaslandığında çok daha hareketli geçer.
Kamuoyu yoklamalarında iki partiden de en yüksek oyu alan eski genelkurmay Başkanı İlker Başbuğ'un da kapsama alanı içinde olduğunu söylemek lazım.
Kürtler ne yapacak?
Cumhurbaşkanlığı seçiminin kilit partisi veya kitlesi hiç kuşkusuz Kürt siyasi hareketi ve Kürtler. Bu kesimde yeni bir siyasi birleşme yaşandı. BDP, "Türkiyelileşme" projesinin bir parçası olarak Halkların Demokrasi Partisi (HDP) ile birleşti. HDP, seçimlere kendi adaylarıyla katılacaklarını söylüyor.
Yüzde 6.5-7 gibi bir oya sahip HDP-BDP hattı, çözüm süreci devam ederken iddiasız oldukları cumhurbaşkanlığı seçimlerinde Kürtlere oy verdirebilir mi, belli değil.
Ayrıca mevsim çok sıcak ve Kürt işçilerin büyük çoğunluğu farklı şehirlerde çalışmaya gidiyor. Bu durumda HDP'nin Kürtleri sandığa götürmesi zor görünüyor. Seçime girip düşük oy alma riskini hiçbir parti göze almaz.
Sonuç olarak Türkiye, tarihinin en önemli seçimine bu siyasi zeminde gidiyor. Seçimi böylesine önemli ve heyecanlı yapan Başbakan Erdoğan'ın adaylığı ve sistemin kökten değişmesi ihtimali.
Tam da bu nedenle seçim süreci, farklı toplumsal kesimler karşı karşıya getirilerek ve sokaklar ateşlenerek sabote edilmek isteniyor.
Ancak güçlü bir siyasi iradenin varlığı bunu etkisiz kılıyor. Ayrıca iç ve dış siyasette yeni dengeler de kuruluyor. İçeride iş dünyasıyla, dışarıda ABD- İsrail hattıyla ilişkilerde yumuşama var. Irak Kürdistan petrolünün akmaya başlaması ve Kıbrıs'ta yeni adımların atılması da karanlık dehlizlerde hesap yapanların hesaplarını altüst edebilir.
Siyasette sürprizler her zaman mümkün ama şu anki manzara son derece net.