Seçimler öncesi başlatılan kirli savaşın adresi artık çok net... Sadece Başbakan Erdoğan'ı hedef alan son ses kaydı bile bu adresin "Paralel Yapı" olduğunu göstermeye yetiyor.
Çünkü o çevrede günlerdir, "heybedeki büyük turp" diye kirli bir tezgâhın işaretleri veriliyordu.
Ama tüm bunlar, 17 Aralık'ta açığa çıkan, 25 Aralık ve TIR operasyonlarıyla devam eden "derin" yapılanma gerçeğini gölgelemeye yetmeyecek.
O yapı, bildiğimiz kadarıyla 2008'den bu yana ortaya çıkan bütün o dinlemelerin, kirli tezgâhların ve şantaj kasetlerinin de mimarı...
Bunun son örneği ise İstanbul'da ortaya çıkartılan 7 bin insanın dinlenmesi... Tam bir suçüstü durumu. İstanbul Cumhuriyet Başsavcısı Hadi Salihoğlu da bunu doğruluyor:
"Herhangi bir silahlı terör eylemi ya da terör planlaması olmadığının görülmesine rağmen 3 yıldan fazla bir süredir birçok kişinin dinlendiği anlaşılmıştır."
Başsavcı, 107 klasörden ve 2280 kişiden söz ediyor. Sayının on binleri aşacağı, hatta tüm illerde süren dinlemelerin açığa çıkmasıyla 20-30 binlere ulaşacağı bekleniyor.
Bu ne anlama geliyor? Bir savcının istemesi veya bir hâkimin karar vermesiyle bu suç olmaktan çıkar mı? Ortada ilgili ilgisiz onlarca insanı dinleyen, kayıt tutan ve bunları nasıl kullandığını bilmediğimiz yasadışı bir örgüt var.
Bu açık biçimde suç...
Hâlâ HSYK'nın bunu inceleyeceğinden söz ediliyor. Oysa suçüstü yakalanan bir örgüt var ve İstanbul Başsavcısı Hilmioğlu da teyit ediyor.
Tablo dehşet verici. Yargı ve polis içindeki bir yapı, devletin içinde ve devlet olanaklarıyla bir sistem kurmuş ve herkesi dinlemiş. Kim bilir bugüne kadar ne şantajlar, sıkıştırmalar yaşandı. Bunlar da zaman içinde ortaya çıkacak. Bu yapının cemaatle ilişkili olduğu konusunda da artık kimsenin şüphesi kalmadı.
Bu gerçek ortaya çıkınca aklıma Fethullah Gülen'in o çok tartışılan sözleri geldi. Gülen o konuşmasında ne demişti hatırlayalım:
"Bana akşamüstü bir telefon geldi. Burada (Pensilvanya'da) akşamdı. Türkiye'de de gece yarısıydı sanıyorum. Dediler ki nefsine uyarak bir yerde bir alüfte (fahişe) ile buluşmaya gidiyor ve aynı zamanda birilerinin de komplosu söz konusu olabilir. Türkiye'de onu tanıyan bir arkadaşa telefon ettim. Kalk dedim, gece yarısı deme evine koş git. Bu bir komplo meselesi ise şayet, günümüzde geldiği konuma gelemezdi... Bu mevzuda belki 10 tane hadise sayabilirim..."
Bu konuda çok soru soruldu. Herkes bir cemaat liderinin bu işlerle ne alakası olur diye sorup durdu. Biri bir alüfteyle buluşmaya gidiyor ve Pensilvanya'daki hocanın bundan haberi oluyor. Bunda bir gariplik yok mu?
Gariplik yok ama bizzat Gülen'in deyimiyle bir "GATAkulli" var. Bu tespiti, yine bir yerel seçim öncesi, yani 2009 yerel seçimleri öncesi birkaç gazeteciyle birlikte Pensilvanya'da görüştüğüm Fethullah Gülen askerler için yapmıştı.
Bugün ortaya çıkanlara bakınca askerlerin "gatakulli"si gölgede kaldı. Meğer asıl "gatakulli" bugünler için yapılıyormuş.
Aksi halde bir cemaat lideri, Türkiye'de birinin, gecenin bir vakti bir "alüfte" ile buluşmasını nasıl bilebilir ya da benzer şekilde "10 tane hadise"yi nasıl önleyebilirdi?
İşte on binlerce insanın dinlenmesi ve izlenmesi bu işe yaradı. Bu dinlemelerle "Pensilvanya" arasındaki bağı bundan daha iyi ne anlatabilir.