CHP aday belirlemede son virajı alırken, sürücünün direksiyon hâkimiyetini kaybettiği arabaya benziyor. Uçuruma yuvarlanmamak için çırpınıyor ama işi zor.
Çünkü tek kaptan olmadığı gibi, yolcular arasındaki kavga da dengeyi sarsıyor. Önceki gün, gün boyu ve gece yarılarına kadar CHP'deki gelişmeleri izledim. İnanılmazdı... Eğilim yoklaması, ön seçim, hepsi anlamsız hale geldi. Bir ilçe veya il belediye başkanı adayı belirleniyor ama çok sürmeden bir başka güç devreye giriyor ve aday geri çekiliyor. Böyle onlarca örnek yaşandı. CHP'yi dışarıdan dizayn etmeye çalışanlar örgütü de geleneği de yerle bir etti.
Kısaca CHP, yeni seçmen kazanırım mantığıyla çıktığı yolculukta, kendi klasik tabanını da kaybedecek bir noktaya geldi. Sadece İstanbul'da değil, şu anda Ankara'da, Kırklareli'nde, Antalya'da isyan var ve birçok ilçe örgütü işgal altında. Milletvekilleri, belediye başkanları istifa ediyor. İstifaların arkası da gelebilir ama en önemlisi parti içinde tamiri mümkün olmayan kırgınlıklar.
CHP'deki bu son fotoğrafın arka planına bakıldığında, uzaktan kumanda edenler bir yana üç isim öne çıkıyor: Genel Başkan Kemal Kılıçdaroğlu, Mustafa Sarıgül ve Gürsel Tekin.
Tekin, özellikle İstanbul'da etkili olmaya çalıştı ama görünen o ki esamisi okunmadı. Önceki gün MYK ve Parti Meclisi toplantıları sürerken, sık sık istifa edeceği kulislere yayıldı ama ne istifa etti ne de istediği adaylarda etkili olabildi. Henüz açıklanmayan Kadıköy'ü de vermeyecekleri çok açık. Adaylar, büyük oranda Kılıçdaroğlu ve Sarıgül arasında paylaşıldı.
Bu ikilinin aday belirleme yöntemleri de birilerinin savunmaya çalıştığı gibi demokratik değil, tamamen dayatmalarla oldu. Kılıçdaroğlu, 30 Mart sonrasını garantiye almak için eskilerin izini silerken kendisine yakın ve güvenilir isimlerin belediye başkan adayı olmasını sağladı. Öyle ki Bakırköy adayı yapılan Bülent Kerimoğlu'nun değişmez isim olması partilileri bile şaşırttı. İlginçtir, bu konuda ailenin katkısı dillerden düşmüyor. Aynı ölçü başka illerde de kullanıldı. Bu da olası bir parti içi çekişmeye hazırlık olarak yorumlanıyor.
Sarıgül ise iki olasılığa göre hesap yapıyordu. İBB başkanlığını kazandığında sorun olmayabilirdi ama ya kazanamazsa? İşte bu açıdan özellikle Beşiktaş Belediye Başkanlığı kritik önemdeydi. Aday olan Murat Haznedar ismi tartışmalı da olsa Beşiktaş'ın ona verilmesi önemli bir hamle. Böylece elinde en azından Şişli ve Beşiktaş'ı tutan bir Sarıgül olacak. Ama kendisini finanse edecek daha fazlasını istiyor. Hatta istifa tehdidinde bulunduğundan bile söz ediliyor.
Tabii bu arada Eyüp, Bayrampaşa, Çekmeköy gibi ilçelerde CHP tabanından gelenler ekarte edilerek Sarıgül'e yakın isimler aday yapıldı. Biri bile kazanılsa önemli. Bu tabloyu CHP'liler şöyle yorumluyor: "Parti Sarıgül'e teslim edildi."
İşin doğrusu şu da bir gerçek ki, partiyi teslim aldığı söylenen Sarıgül, CHP'ye hâkim olunamayacağını, olunsa da bu CHP ile bir yere gidilemeyeceğini biliyor ve bu nedenle Türkiye Değişim Hareketi'ni yedek güç olarak açık tutuyordu. Ne olur ne olmaz.
Anlayacağınız ana muhalefet cephesinde durum pek parlak değil. Sarıgül'ün etkin olduğu, CHP kökenli adayların dışlandığı, sağ ve MHP kökenli isimlerin aday yapıldığı bir CHP var. Bir CHP'linin deyimiyle "Yaprak dökümü" başladı ve bu ruh haliyle bırakın İstanbul'u kazanmayı, eldeki Kartal gibi ilçeler ve Edirne gibi iller bile kaybedilebilir.