Yaklaşık iki yıl önce, 7 Şubat 2012'de devleti içerden kuşatan "paralel yapı" yüzünü gösterdi ama "tehlikenin boyutu" ne yazık ki tam anlaşılamadı.
17 Aralık ve arkasından gelenler olmasaydı belki de çok geç anlaşılacaktı. Bu açıdan son yaşananlar "her şerde bir hayır vardır" misali iyi oldu ve gerçeği herkes gördü.
Şimdi merak edilen, siyasete darbe düzenleyen, ülkeyi ekonomik krize sürükleyen, "paralel yapı"yla hukuk içinde kalınarak ve eski yanlışlar yapılmayarak nasıl mücadele edileceği...
En makul yöntemi Ali Bayramoğlu'na konuşan Hanefi Avcı söyledi: "Bence yöntem, sahtecileri ve sahtekârlıkları ortaya çıkarmaktır. Onları kendi evraklarıyla, işlemleriyle kıstırmaktır ve teşhir etmektir."
Birkaç gün önce, Avcı'nın da "bir rezilliktir" dediği İzmir'deki casusluk ve şantaj davasını bir yönüyle yazdım. Şimdi o davada yargılanan bir eskort kızın öyküsüne dikkat çekmek istiyorum.
Davada 26 asker ve 3 eskort kızın avukatlığını yapan Nevzat Güleşen şu çarpıcı tespiti yapıyor: "Mine Hare isimli kızın 15 adet dijital belgeyi örgüte temin ettiği iddia ediliyor. Ancak bu kızın adı, hiçbir belgede yok. Ama 2012'den beri hem de tutuklu olarak yargılanıyor..."
Delil yok ve tutuklu. Avukatı arayıp durumu bir kez daha sordum: "Davanın esası birtakım dijital verilere dayanıyor: O verileri yazan veya son kez kaydeden kişi olmanız veyahut da isminizin olduğu bir klasör olması gerekiyor. Bu üç koşuldan biri varsa yargılanıyorsunuz. 357 sanıkta bu üç koşuldan biri var ama Mine Hare için üçü de yok. En son mahkeme başkanı tahliye edilmesini istedi ama iki üye karşı çıktı."
Eskort kız Mine Hare, bir casus örgütünün üyesi olmakla suçlanıyor. Avukat Güleşen'e göre her şey düzmece:
"Delil olarak hiçbir şey yok. Bunlar eskort kız biliyorsunuz. İnternette bunların reklamları var. Polis internetten topladığı telefon numaralarına göre eskort kızları davaya monte etmiş."
Dünyada hukuk içinde "vicdanıyla karar verme" yetkisi bir tek yargıçlara tanınmıştır. O vicdanların körleşmemesi gerekiyor.
Bunun için bir an önce, bu tür davalar tersyüz edilmeli ve adil yargılanmanın yolu açılmalı...
Şu sorunun cevabını da merak ediyorum: Dünyaya hoşgörü mesajları veren bir camiaya yakın polis ve yargı mensuplarının böyle adaletsizlikler üretmesinde bir gariplik yok mu?