Eski CHP Genel Başkanı ve Antalya Milletvekili Deniz Baykal, birkaç gün önce sürpriz bir çıkış yaptı. Çıkışın zamanlaması ilginçti. Seçime gidilen bir dönemde hükümete düzenlenen polis-yargı eksenli bir operasyondan hemen sonra...
İlginçti çünkü bu açık açık siyasete darbeydi. Bir anlamda geçmişte yaşanan askeri muhtıralarvari bir durum. Arkasından gelen 25 Aralık ve TIR operasyonuyla bu daha da pekişti. Başbakan Erdoğan da adını koydu: "Paralel yapı" ve "devlet içinde devlet." İşte tam bu noktada deneyimli siyasetçi Baykal devreye girdi ve girme nedenini de şöyle özetledi: "Kimse krizden kendisi için daha elverişli bir ortam beklememeli.
Elimizdeki mekanizmaları işletmeliyiz."
Baykal, bu çarpıcı tespiti biraz daha açtı ve şunları söyledi: "Siyasal, hukuksal bir kilitlenme var. Çatışmanın yumuşayacağına dair işaret yok. Hepimiz bir anahtar arayışını zorunlu görüyoruz. Aslında bu krizi aşmanın yolu siyasi mekanizmaları çalıştırmaktır.
Anahtarlardan biri parlamentodur.
Parlamento elbette yürütmeye yardımcı olacaktır ama bazen parlamentonun yürütmeyi yönlendirmeye ihtiyacı çıkabilir." Bu durum, bana 28 Şubat postmodern darbesi öncesinde Baykal'la genç bir CHP'li arasında geçen bir konuşmayı hatırlattı. Genç siyasetçi asker ve bürokrasinin kuşatmaya aldığı Başbakan Erbakan'a ilişkin Baykal'a şöyle diyordu: "Genel Başkanım sivil siyaset adına devreye girip, Erbakan'a sahip çıkın. Belki sizi sert eleştirecekler ama siz de siyaset adına tarihi bir adım atacaksınız."
O gün Baykal bu öneriyi ciddiye almadı ve 28 Şubatçılara destek veren bir noktaya sürüklendi. Bunun bedelini de 1999 seçimlerinde Meclis dışı kalarak ödedi.
Anlaşılan Baykal hem o günlerde hem de 2010'da kendisine düzenlenen kaset komplosuyla siyasetin nasıl dizayn edildiğini yaşayarak öğrendi. Şimdi deneyimli bir siyasetçi olarak seçilmişlerden yana tavır koyuyor ve bunu da yüksek sesle dile getiriyor. Bence Baykal'ın devreye girmesini sağlayan asıl motivasyon bu.
CHP'de birçok siyasi aktörün "seçim üzerinden hesaplar yaptığı" hatta "AK Parti gitsin de ne olursa olsun" dediği bir süreçte, "siyasi mekanizmaların" devreye girmesini istemesi önemli.
Baykal böylece gerekçesi ne olursa olsun 2003'te, Başbakan Erdoğan'ın siyaset yolunu açtığı gibi bugün de sivil siyasetin önünü açmaya çalışıyor.
Türkiye gibi Türkiye'nin siyasi aktörleri de değişiyor.