Mısır'da yaşanan katliam ve trajediyi daha öncekilerle kıyaslamamak gerekiyor.
Dünya bu kadar açık biçimde hatta canlı yayında bir askeri darbeyi ilk kez yaşadı.
Henüz iktidarının ilk yılı bile dolmadan seçilmiş bir iktidar yıkıldı ve demokrasiyle yönetilen ülkeler de izledi.
Daha vahim olanını dünya ABD Dışişleri Bakanı Kerry'nin ağzından duydu: "Ordu Mısır'da demokrasiyi yeniden inşa ediyor."
Kan dökerek, katliam yaparak demokrasinin inşa edilmesi eski bir yalan ve artık dünya halkları da bunu yutmuyor.
Soğuk savaş döneminde darbeler hep böyle sunuldu. Ve hep dünyadaki güç dengesinin darbelere karşı çıkmaya uygun olmadığı söylendi.
Oysa bugün güçlü hükümetler soğuk savaş döneminden çok daha fazla darbecilerden yana.
ABD, İsrail, Rusya ve başta Arabistan olmak üzere bir kısım İslam ülkesi darbecileri destekliyor.
Ama bu kez farklı bir şey var: Darbecilere karşı halkın direnişi ve dünyanın bu direnişi izlemesi.
Mısır halkının, aylardır süren şiddetsiz direnişi dünya demokrasi tarihi açısından bir milat.
Bu yüzden ne bizdeki 1960 darbesi ve sonrasına, ne Yemen'e, ne Pakistan'a, ne de Cezayir'de FIS'ın iktidardan uzaklaştırılmasına benziyor.
Daha çok Şili'de seçimle gelmiş sosyalist lider Salvador Allende'nin 1973'te düşürülmesine benziyor.
Dünyanın egemenleri o gün, sosyalistlerin seçimle iktidara gelmesini engellediği gibi bugün de siyasal İslamcı denilen dindar ve muhafazakârların seçimle gelmesinin önünü kesiyor. Ortak yaşamı engelliyor.
O gün Allende ve Şili halkının direnişi duyulmadı ama bugün Mısır halkının ne yaşadığını dünya izliyor ve görüyor.
Mısır halkı bu direnişiyle dünyaya başka bir şey daha gösteriyor: Zulüm ve vahşet üreten iktidarlara karşı barışçıl mücadele verilebilir ve darbecilerin zulmüne karşı tek çare silahlı mücadele değildir. Dünya bunu canlı izliyor.