Türkiye'nin demokratikleşmesinin vazgeçilmez unsurlarından biri de Ruhban Okulu... Heybeliada Ruhban Okulu 1971'den beri kapalı.
Bu ülkenin vatandaşı Rumlar, tam 42 yıldır din adamı yetiştiremiyor. Tabii sadece Türkiye'deki Ortodokslar değil, dünyadaki çok sayıda kilisenin din adamı ihtiyacı da karşılanamıyor.
Oysa kurulduğu 1844'ten 1971'e kadar çok istenmese de bu görevi yerine getirmiş ve 12'si patrik olan 930 mezun vermişti.
Osmanlı döneminde "sorun" olmayan bu okula, Cumhuriyetin başından itibaren sorun hatta "iç düşman" gözüyle bakıldı. 1971'deki kapatma da bu bakışın bir sonucu.
Bu konu uzun zamandan beri Türkiye'nin gündeminde tartışılıyor. AB sürecinin başladığı 1999'dan itibaren de her raporun hatta her türlü ikili siyasi görüşmenin "özel" konusu.
ABD Başkanı Bill Clinton'un 1999'daki Türkiye ziyaretinde bile gündemin ön sırasındaydı. Konu açıldığında kimse "çözülmez" demiyor. Dönemin Cumhurbaşkanı Demirel bile Clinton'a çözüleceğine dair sözü vermişti. Sonra AK Parti hükümetleri geldi. AB ile müzakereler başladı, fasıllar açıldı ama ruhban okulu açılamadı.
Konu uzun uzun tartışıldı, üzerine sayısız araştırma yapıldı. Hatta Meclis bile konuyu incelettirdi. Hepsi de kapatmayı, 1971'de Anayasa Mahkemesi'nin 625 sayılı Özel Öğretim Kurumları Yasası'nın özel yüksekokul kurulmasına olanak tanıyan hükümlerini, anayasaya aykırılık gerekçesiyle iptal etmesine bağladı.
Oysa gerçek böyle değildi. Bunu da sık sık dile getiren isim Patrikhane'nin avukatı Kezban Hatemi'ydi. Hatemi her tartışma ve konuşmada yalın bir şey söyledi:
"Ruhban Okulu, İstanbul Milli Eğitim Müdürü'nün bir yazısıyla kapatıldı. Değiştirilmesi de bir yazıyla mümkün."
İstanbul Milli Eğitim Müdürlüğü'nün o "gizli" damgalı 12 Ağustos1971 tarihli yazısında aynen şöyle deniyordu:
"Anayasa Mahkemesi'nin 12/8/1971 tarihli kararı muvacehesinde okulunuzun bu karar kapsamına girer durumda olduğu anlaşıldığından diğer yüksek okullar gibi özel bir yüksek okul mahiyetinde bulunan teoloji bölümünün 9.7.1971'den itibaren hiçbir hukuki varlığı kalmamıştır. Bilgi ve gereğini rica ederim."
Altında sadece İstanbul Milli Eğitim Müdürü Ali Yalçın imzası var. Milli Eğitim Bakanı veya Bakanlar Kurulu değil, bir il milli eğitim müdürü. İşte o müdürün kapattığı okulu Türkiye'nin siyasi iradesi 42 yıldır açmıyor ya da açamıyor. Peki neden?
Kezban Hatemi bunu, olayın siyasi olmasına bağlıyor ve şöyle diyor:
"Anayasa Mahkemesi'nin kararı yüksek okullarla ilgiliydi ve doğru bir karardı. Bunun din eğitimi veren ve lise düzeyinde bir yıllık bir okulla ilgisi yoktu. Zaten Kıbrıs meselesi nedeniyle 6-7 ay sonra akıllarına geldi ve uyguladılar. Tamamen siyasi bir karar."
Önümüzdeki demokratikleşme paketinde Ruhban Okulu'nun açılacağı bekleniyor ama ben yine de merak ediyorum: Acaba 42 yıl önce bir milli eğitim müdürünün verdiği kararı, vesayet sisteminin geriletildiği bir dönemde bugünkü milli eğitim müdürü kaldıramaz mı?