Suriye'de Esad diktatörlüğünün kendi halkını bombalamasına karşı çıkmayıp Türkiye'nin izlediği politikayı eleştirenlerin ne yapmak istediklerini en çarpıcı biçimde Rojava'da, yani Suriye Kürdistan'ında yaşanan son çatışma gösteriyor.
Biliyorsunuz bir süredir Rojava'da PYD ile El Nusra çatışıyor.
Daha doğrusu El Kaide'nin Suriye'deki uzantısı El Nusra, Kürtlere saldırıyor, katliamlar yapıyor.
Bu saldırılarla birlikte Türkiye'de de bilinçli bir kampanya yürütülüyor: "Türkiye, İslamcı El Nusra'yla birlikte Kürtlere saldırıyor."
Dışişleri Bakanı Ahmet Davutoğlu'nun tersi açıklamalarına, PYD Başkanı Salih Müslüm'ün Türkiye'ye gelmesine rağmen birileri bu "algı" üzerinden siyaset yapmaya devam ediyor.
Amaç da belli; Kürtleri, Türkiye'yle karşı karşıya getirmek...
Peki, gerçek böyle mi?
İşte bu gerçeği en çarpıcı biçimde KCK'nın ilk kadın Eşbaşkanı Bese Hozat (Hülya Oran) birkaç gün önce Sabah'tan Müjgan Halis'e anlattı. Söyledikleri Suriye'de neler olup bittiğini anlamak açısından da önemli.
Hozat şöyle diyor:
"Türkiye'deki çözümle, Suriye'deki çözüm çok birbirine paraleldir. Rojava'daki durum da, El Kaide'nin saldırıları da uluslararası güçlerin planlarından bağımsız değil. Yani uluslararası güçler, Türkiye'deki çözüm sürecini sabote etmeye çalışıyor, o yüzden çok aktif bir şekilde El Nusra'ya destek veriyor."
Kürt cephesinden bu kadar net bir tespit yapılması sanıyorum Gazeteci arkadaşım Müjgan Halis de biraz şaşırttığı için "Öyle mi diyorsunuz?" diye araya giriyor.
Hozat, şöyle devam ediyor:
"Evet, bugün Rojava'ya saldırı, Türkiye'ye saldırıdır. Şu anda bir çözüm süreci işliyor. Çözüm sürecinin yoğunlaşmasıyla birlikte, çok ciddi El Nusra saldırıları başladı. El Nusra'yı ABD önce terör örgütleri listesine aldı, şimdi silah veriyor."
Bu açıklamaların, bırakın ulusalcıları ve bir kısım solcuları Kürt siyasi çevrelerini de şaşırttığı çok açık.
KCK'nın en tepe yöneticilerinden birinin Suriye'de olup bitenlerle "Çözüm Süreci" arasında bağ kurması bir tek şeyi gösteriyor:
"Türk-Kürt İttifakı sadece içeride ve bölgede değil, dışarıdaki güçleri de korkutuyor."
O söyleşide "Çözüm Süreci"nden Erbil'de düzenlenecek Kürt konferansına, Dersimlilerin yaşadığı sendromdan PKK'nın bölgede "AB vari" bir birlik istediğine kadar birçok konuda yeni yaklaşımlar var.
Sadece medyanın değil, Kürt siyasi aktörlerin de okuması gereken bir söyleşi...