CHP Genel Başkanı Kemal Kılıçdaroğlu'nun barış sürecine mesafeli başlayan ve giderek karşı duran siyaseti hiç de göründüğü ve algılandığı gibi bilinçsiz değil.
Bir siyasi projeye dayanıyor.
O proje klasik CHP aklının ürünüdür.
Yani bürokratik zihniyetin.
Bunu da o bürokratik zihniyetin içinden gelen Kılıçdaroğlu "ustaca" hayata geçiriyor.
Biraz geriye dönüp, 3 yıl önceyi, Mayıs 2010'u hatırlayalım ve Kılıçdaroğlu'nun siyasi yükselişine bakalım.
O hızlı yükselişin ilk kurbanı "kurt siyasetçi" Deniz Baykal oldu. Kılıçdaroğlu tam bir siyasi operasyon yürüttü ve en güçlü rakibini güçlü bir medya desteğiyle devreden çıkarttı.
Çıkartırken de bir başka "kurt siyasetçi" Önder Sav'la ittifak yaptı. "Siyaseti bilmiyor, nefesi yetmez" denilen Kılıçdaroğlu, bir süre sonra Önder Sav'ı ekarte ederek siyaseten emekli etti. O günlerde yazmıştım, "Bundan sonra sıra Gürsel Tekin'de..." Öyle de oldu.
Medyada güçlü desteği olan ve partinin ikinci adamı koltuğunda oturan Gürsel Tekin'in o günlerde havasından geçilmiyordu. Ama öyle bir noktaya getirildi ki istifa etmek zorunda kaldı.
Geri döndüğünde ise eski havasından eser yoktu... Popülerliği gitmiş, parti tabanında bile etkisi azalmıştı.
Kılıçdaroğlu, bir CHP klasiği olan tek adamlığı adım adım hayata geçirerek partiyi elinde tutmayı başaracaktı.
Şimdi "çözüm süreci"nde olanlara bakınca aynı operasyonun sürdüğü görülüyor. Bu kez iki grubun popüler olma şansı var: "Ulusalcılar ve Yenilikçiler".
Sürecin doğası ve CHP genetiği düşünüldüğünde "ulusalcı" siyasi aktörlerin daha fazla öne çıkmaları mümkün. Öyle de oluyor.
Başta Baykal olmak üzere Muharrem İnce, Emine Ülker Tarhan ve hatta Birgül Ayman Güler gibi daha sert ve korku siyaseti yayan siyasi aktörler ön planda ve çok konuşuyorlar.
Burada asıl önemli olan Kılıçdaroğlu'nun tavrı. Kılıçdaroğlu, bu kez hedefe "ulusalcıları" koymuş durumda. Onlardan daha ulusalcı bir çizgi izleyerek çözüm karşıtı bir politika izliyor. Bütün derdi de partinin tek sahibi olabilmek.
Bu yüzden Türkiye'nin yüzyıllık sorunu çözülürken, hatta Parti Meclisi üyesi Gülseren Onanç'ın açıkladığı "CHP tabanı yüzde 63 destek veriyor" tespitine rağmen, Kılıçdaroğlu tabanın tam karşıtı bir siyaset izleyebiliyor.
Görünen o ki Kılıçdaroğlu, bu operasyonuyla da kendisini küçümseyenleri bertaraf ettiği gibi ulusalcıları da susturup yenilikçilere benzetecek ve partinin tek hâkimi olacak.