Avrupa Komisyonu binasında ilk kez farklı bir Türkiye fotoğrafına tanık olduk.
Hükümet, işveren ve işçi temsilcileri bir araya gelip, 19. Fasıl'ın yani sosyal güvenlik ve istihdam faslının bir an önce açılmasını istiyor.
AB Bakanı egemen Bağış, Çalışma Bakanı Faruk Çelik, TOBB Başkanı Rifat Hisarcıklıoğlu, TİSK Başkanı Tuğrul Kutadgobilik, Türk-İş Başkanı Mustafa kumlu, Hak-İş Başkanı Mahmut Aslan yan yana ilk kez görüntü veriyorlardı.
Doğrusu 50'nci yılını yaşadığımız AB serüveninde hükümet, işveren ve işçi kesiminin ilk kez bir araya gelmesi geç olsa da ilginç ve önemliydi.
Böylece Türkiye her alanda AB normlarına uymaya hazır olduğunu gösteriyordu.
Bakan Bağış, cumhuriyet tarihinde ilk kez böyle bir görüntü verildiğini belirtirken, diğer bakan Faruk Çelik şöyle diyordu: "Türkiye ilk kez bu denli birlik ve bütünlük içinde meramını anlatmaya çalıştı."
Hisarcıklıoğlu ise gelinen noktayı Türkiye'nin son dönemdeki siyasi ve ekonomik istikrarına bağlayarak anlatıyordu: "Bu durum, Türkiye'nin bölgesinde parlayan bir yıldız olarak ortaya çıkmasının sonucu."
İşin gelip tıkandığı nokta ise memurlara grev hakkı meselesi. AB yetkilileri faslın başında bu hakkın verilmesini isterken, Türkiye sonunda istiyor.
Anlaşılan Türkiye'nin ortak hareket etmesi bu sorunun kısa sürede aşılacağını gösteriyor. Türk-İş ve Hak-İş'i görünce "DİSK neden yok?" diye sordum. Bakanlık bürokratları "herkesi çağırdık" derken, sendikacıların cevabı farklıydı:
"Özel bir durum yok. DİSK şu sıralar genel kurulla uğraşıyor. Büyük olasılıkla o nedenle gelemedi."
DİSK gibi köklü ve AB'nin normlarını en fazla isteyen bir sendika nasıl olur da böyle önemli bir toplantıya gelmez?
Küçük ama zengin: Lüksemburg
Brüksel'den sonraki durağımız Lüksemburg. AB Bakanı Bağış'la birlikte otobüsle Lüksemburg'a geçiyoruz. Avrupa'nın en küçük ama en zengin ülkesi. Kişi başına milli gelirin 84 bin euro olduğunu duyunca şaşırıyorum.
Sadece Avrupa'nın finans merkezi değil, AB'nin önemli kurumlarının merkezi de burada. 500 bin nüfuslu ülkede 3 resmi dil var. Dil böler diyen siyasilere duyurulur. AB'nin bazı ülkelerinde bölünme riski var ama bu dil değil, ekonomi kaynaklı.
Lüksemburg-Türkiye ilişkileri ekonomik açıdan parlak olmasa da siyasi açıdan çok iyi. AB içinde Türkiye'ye her zaman destek veriyor. Dünyanın 35 ülkesinde büyükelçiliği var; biri de Türkiye'de. THY de önümüzdeki haziranda bu ülkeye direkt uçuş başlatıyor
İki başbakanın vefası
Başbakan Erdoğan'la Lüksemburg Başbakanı Jean-Claude Juncker arasında da çok özel bir anı var.
AB Bakanı Bağış anlattı. Erdoğan'ın, daha başbakan olmadan, bu ülkeye gelişinde ve gidişinde uçağın kapısına kadar bizzat Başbakan Juncker tarafından karşılanıp uğurlanması herkesi şaşırtır.
Sorduklarında şu cevabı verir: "Ben demokrasiye inanan bir insanım. Benim için başbakan olması değil, halkın seçtiği kişi olması önemlidir."
Bakan Bağış, Erdoğan'ın bu jesti unutmadığını şu sözlerle anlattı: "Başbakanımızın sigaraya karşı tavrını biliyorsunuz. Ama odasında tek sigara içen kişi Juncker oldu. Bunun nedeni işte o 2004'teki demokrat tavrı."
Lüksemburg'dan ayrılmadan şehir meydanında açılan İstanbul Fotoğrafları sergisini de geziyoruz. Türkiye bu küçük ama etkili ülkenin gönlünü kazanacak girişimleri ihmal etmiyor.