CHP, son dönemde izlediği zikzaklar çizen politikasıyla tartışmaların odağında olmaktan kurtulamayacak.
Alın İmralı'yla başlatılan "çözüm süreci" ve Suriye politikasını... İkisi de Türkiye'nin bugünü ve geleceğiyle yakından ilgili olmasına rağmen CHP, MHP'yi aratmayan bir siyaset izliyor.
CHP yönetimi, bu tavrıyla sadece kamuoyuna değil, tabanına da güven vermiyor.
Çünkü söylediklerinde ne alternatif bir siyasetin ipuçları var, ne de "iyi niyet" içeren objektif eleştiriler. Anadil eğitimi, Türkiye vatandaşlığı kavramı ve yerel yönetimlerin güçlendirilmesi konusunda daha önce söylediklerinin çok gerisine düşen bir CHP'yle karşı karşıyayız.
Parti içinde ve dışında bu durumun tek sorumlusu olarak da Genel Başkan Kılıçdaroğlu gösteriliyor.
Suriye gezisi bu açıdan tam bir kırılma noktası. Halkına bomba yağdırdığı için dünyanın yoğun tartıştığı bir sırada 4 CHP milletvekilinin, Suriye Diktatörü Esad'ı ziyaret etmesi siyasi körlük olarak niteleniyor.
Bu nedenle de geziye "ulusalcı- milliyetçi" kesimin bir projesi olarak bakılıyor.
Hatta daha ileri gidilerek Suriye'ye gidişin Kılıçdaroğlu'na dayatıldığı konuşuluyor.
Gazeteci Aslı Aydıntaşbaş dünkü yazısında CHP'li 4 milletvekilinin Suriye gezisiyle ilgili ilginç bir not düştü:
"Dış politikadan sorumlu genel başkan yardımcısı Faruk Loğoğlu ve emekli büyükelçi Osman Korutürk dahil birçok parti kurmayının bilgisi dışında bir gezi."
Sadece o kadar mı? Loğoğlu ve Korutürk'ün bilgisi yok da Kılıçdaroğlu'nun var mı?
Bana gelen bilgiler Kılıçdaroğlu'nun da bilgisi yok biçiminde.
Ana muhalefet partisinin 4 milletvekili eli kanlı bir diktatörü ziyarete gidiyor ama o ziyaretten partinin önde gelen isimlerinin haberi yok. İnanılır gibi değil.
Anlaşılan Birgül Ayman Güler projesi adım adım hayata geçiriliyor.