Kürt meselesi ve PKK'nın silahlara veda etmesiyle ilgili yeni bir sürece girdik.Hızlı başlaması birçok insanı şaşırtsa da öncekilerle kıyaslanmayacak, ayakları yere basan bir süreç bu.
Bunda Başbakan Erdoğan'ın, toplumla kurduğu güçlü ilişkinin, sivil bir siyasetçi olarak risk üstlenmesinin ciddi etkisi var.
Bu gerçeği onca negatif söyleme rağmen aylar önce Kürt siyasetinin aktörleri de gördü:
Leyla Zana, "Sorunu siz çözersiniz" derken, Sırrı Sakık, "Her ülkenin azizleri vardır. Siz de bu ülkenin azizi olabilirsiniz. Bu sorunu çözün" diyordu.
Bu çıkışlar ada sürecine gelişin ipuçlarıydı.
İşin bir başka yönü de 12 Eylül referandumuna kadar uzanıyor.
12 Eylül referandumundan sonra "yüzü askere dönük" olan Kürt siyasi hareketinin er veya geç "sivil iradeye" döneceğini 26 Ocak 2012'de şöyle yazmıştım:
"PKK siyasal dönüşüm yaşadığı 1998'den 14 yıl sonra, ikinci değişim sancısı içinde... İlkinde 'Bağımsız Kürdistan' tezinden 'Türkiyelileşme'ye geçilmişti, şimdi ise silahlı mücadeleden sivil mücadeleye geçiş yaşanabilir."
Ada süreci, hükümetin demokratikleşme iradesiyle Kürt siyasetinin sivilleşme talebi gibi güçlü bir fikri altyapıya dayanıyor.
Bu da çözümü hayal olmaktan çıkartıyor. Aylar önce "Balıkçı" lakaplı İlhami Işık, 7 adımda çözümün nasıl olması gerektiğini, bu siyasal zemine dayanarak ortaya atmıştı.
Yasal düzenlemelerden ekonomik iyileştirmelere at başı götürülecek ve zamana yayılacak bir dizi adımdan söz ediyoruz. En sonda yapılması gerekeni öne çıkartıp sürece negatif bakanlar, sabote etmeye çalışanlar elbette olacak.
Önemli olan ilk adım "şiddet"in devreden çıkartılması...
Hükümet de Öcalan da bunun gerçekleşme şansını gördükleri için süreç başladı.
Türkiye'yi ve PKK'yı uzun süredir yaşadığı Fransa'dan izleyen Siyaset Felsefesi uzmanı Hasan Yıldız, yeni sürece dışarıdan şöyle bakıyor:
"Kürt sorunu bu güne kadar askerlerin sorunu olarak biliniyordu. Onlar sadece işin askeri yönünü değil aynı zamanda politik yönünü de etkiliyorlardı. Cumhuriyet tarihinde ilk kez sivil bir hükümet sorunu bütünüyle üzerine alarak yol almaya çalışmaktadır. Bu aynı zamanda Kürt sorununun da sivilleşmesi demek olacaktır."
Yıldız, sürecin Öcalan üzerinden götürülmesi konusunda da şunları söylüyor:
"Öcalan faktörü kendisini gerçek anlamda şimdi gösterecektir. PKK'nın ortaya çıkışındaki tartışmalı ilişkileri ne kadar ön planda tutarsak tutalım, gelinen aşamada Öcalan'ın kilit bir noktada olduğu gerçeğini değiştirmez."
Şimdi herkes Öcalan'ın bu rolü başarıp başaramayacağını merak ediyor. PKK içindeki İran yanlısı ekibin tepkisi öngörülemiyor ama kim ne derse desin, Öcalan, halk arasındaki gücüyle örgüt üzerinde de etkili olacak.
Ayrıca bu kez, sürece ana muhalefet partisi de destek veriyor. CHP Genel Başkanı Kemal Kılıçdaroğlu'nun ilk tepkisi olumlu:
"AK Parti'ye yeni kredi veriyoruz. Sorunu çözün"
CHP İstanbul Milletvekili Sezgin Tanrıkulu da benzer bir düşüncede:
"Biz sadece gerçekten çözüme odaklıysa arkasındayız. Türkiye'nin barışına, demokrasiye katkı sunabileceğimizi genel başkanımız da ifade etti"
Kılıçdaroğlu'nun danışmanı Muhammet Çakmak ise bir adım daha atıyor ve şöyle diyor: "Bu Türkiye'nin son şansı... Başarmak zorundayız. Başarılmazsa yıkım olur. CHP bu sürece destek olacak."
"Silahlara Veda" zamanı... Kolay olmayacak ama zor da değil.