İlk kez bir siyasi partinin statta yaptığı kongredeyiz. O maç seyretmeye alıştığımız Arena, bu kez siyasi sloganlarla inliyor.
Çok renkli bir kitle var statta... Böylesi bir kalabalığı düzenli biçimde içeride oturtmak kolay olmasa gerek. Bize ayrılan yere sorun yaşamadan ulaştık. Sistem iyi işliyordu. Kürsüde gösteri ve şarkılar devam ederken çevreye bakıyorum.
Stadın salonları farklı renklere bölünmüş. Sarı, kırmızı, mavi, turuncu gibi... Ve İstanbul'un sloganı her yanı kuşatmış; "Bir olduk.
Birlik olduk... Birlikte Türkiye olduk."
Ve 15.40'ta Başbakan Erdoğan eşi Emine Erdoğan'la birlikte içeri giriyor. Müthiş bir coşku, stat ayağa kalkıyor...
Her şey tıkır tıkır işliyor. Başbakan Erdoğan, "Bir daha bir daha" şarkısı ve sloganlar eşliğinde stadın içine kurulan bir stand üzerinde ezilme-kargaşa yaratmadan karanfiller dağıtarak, halkı selamlayarak bir tur atıyor.
Protokol sıraları AK Parti'nin ağır topları ve medya mensuplarına ayrılmış... Uzun yıllardır siyaseti izleyen kongrelere, kurultaylara katılan bir gazeteci olarak böylesi görkemli bir gösteriyi ilk kez izliyorum. Yanımda oturan gazeteci arkadaşım bir hafta önce gerçekleşen CHP il kongresiyle kıyaslamamı istiyor. Ben özel bir vurguya gerek olmadığını düşünüyorum.
Siyasetin önündeki engeller kalktıkça ve sivil siyaset geliştikçe belki bu türden devasa gösterilere bile ihtiyaç kalmayacak ve siyaset bir demokrasi şenliği içinde yapılacak.
İstanbul kongresinin tesadüf de olsa günü de çok anlamlı; 27 Mayıs... Türkiye'yi darbeler kâbusuna sürükleyen o ilk darbenin üzerinden 52 yıl geçti. Şimdi o darbelerin izlerini silmeye, demokrasiyi içselleştirmeye çalışan bir Türkiye var.
Bu nedenle bir süre daha meydanlardan, statlardan darbelere karşı daha çok sivil ses duyacağız.
AK Parti İstanbul 4. Olağan İl Kongresi'nde çatlak sesler olmadığı için bu kongre, kongreden çok toplumla bir buluşma ve "Biz yaparsak böyle yaparız" mesajı vermek için örgütlenip, dizayn edilmiş...
Bu nedenle kimin il başkanı olacağından çok Türkiye'ye ve İstanbul'a ne mesaj verileceği merak ediliyor.
Biraz halkın içinde biraz da delegelerle konuşuyorum. Onlar da daha çok başbakanın ne söyleyeceğini merak ediyor ve medyada süren hükümete yönelik tartışmalara pek ilgi göstermiyorlar.
Ve Başbakan Erdoğan kürsüye çıkıyor. "Bir de sahibinden dinleyelim" deyip Necip Fazıl'ın "İstanbul... İstanbul..." şiirini okuyor.
"En karanlık yıldönümü" diyerek 27 Mayıs 60 darbesini de hatırlatıyor, 29 Mayıs nedeniyle "yeni çağ açan" Fatih'i de...
İlk kez statta bir kongre izliyorum... Demokrasi şölenini geride bırakırken aklımda Başbakan Erdoğan'ın şu sözü kalıyor: "Demokrasiden, demokratikçileşmeden asla taviz yok."