Bir süredir baş ağrısından şikayet ediyordum. Bezmi Alem Üniversitesi Tıp Fakültesi Dekanı sevgili dostum Prof. Dr. Ömer Göktekin hastaneye davet edince kalkıp gittim.
Kafamda yıllar içinde oluşmuş bir Vakıf Gureba Hastanesi algısı vardı. Gerçek garip gurebanın gittiği bakımsız, yıkık dökük, devletin ilgilenmediği, vatandaşın da destek vermediği bir gariban hastanesi...
Dekanın odasında üniversitenin rektörü Prof. Dr. Adnan Yüksel ve Genel Sekreter Bora Erdem de vardı.
Kısa sohbette tıp üniversitesine dönüşen Vakıf Gureba'da derin bir dönüşüm yaşandığını öğrendim. Yüz nakliyle doktorlarımızın başarısının konuşulduğu bu günlerde Rektör Yüksel sadece şunu söyledi:
"Yeni bir üniversiteyiz ama tıptaki yeniliğin öncüsüyüz. Bıçaksız kalp kapağı ve reflü ameliyatlarında çok başarılıyız."
Sonra Prof. Dr. Ömer Göktekin ve Bora Erdem'le birlikte kısa bir hastane turu yapıyoruz. Tıptaki son teknoloji, temizlik ve hizmet üçlüsünü birleştiren bir anlayışla ortaya muhteşem bir hastane çıkmış. Bütün algılarım değişti. Aklınıza gelen her tıp dalında, kalpten onkolojiye, genel cerrahiden kadın doğuma kadar her alanda modern tıbbın olanaklarıyla hizmet veriliyor.
Sultan Abdülmecid'in hayır yapmayı çok seven annesi Bezm-i Âlem Vâlide Sultan tarafından 1843'te temeli atılan hastane 1845'te hizmete giriyor. O günden beri Vâlide Sultan'ın tek şartı olan garip ve gurebeya "ücretsiz muâyene ve tedâvi" tavizsiz uygulanıyor.
Üniversite binasını da gezdim. Şık, temiz ve insanda yeniden okuma isteği uyandırıyor. Hastaneyi dolaşırken her birimin önünde inanılmaz kalabalıklar gördüm. Ama kargaşa ve koas yoktu. Sistem işleyince vatandaş da sisteme uyuyor.
Gördüğüm son iki yılda Vakıf Gureba Hastanesi'nde bir mucize gerçekleşmiş... O bakımsız, soğuk duvarları insanı ürküten "devlet binası" havası gitmiş, yerine insana "güven" veren bir sıcaklık gelmiş...
Bunu başaranları kutluyorum...