Başbakan Erdoğan, Ortadoğu'da yaşanan kritik sürecin önemli isimlerinden Mesud Barzani ile önceki gün Ankara'da bir araya geldi.
Bu görüşme Türkiye-Ortadoğu ilişkileri açısından önemli olduğu kadar, Türkiye'nin kendi Kürt meselesi açısından da yeni bir döneme işaret ediyor.
Bu yeni dönemde Ortadoğu yeniden şekillenirken, Kürtler bir siyasi aktör olarak, Türkiye ise bölgesel bir güç olarak ortaya çıkıyor.
Türkiye bu gerçeği gördüğü için son yıllarda Irak'taki Kürt yönetimiyle daha sıcak ilişkiler kurdu. Ancak ortada bir gariplik var. Yeni ilişkilere rağmen siyaset ve medyanın dili hâlâ eski Türkiye'nin dili... Daha önce de gündeme geldi, Türkiye'den Irak Kürt bölgesine bakılırken, ortak bir dil kullanılıyor; "Kuzey Irak..."
Dün Başbakan Erdoğan'la Barzani görüşmeleriyle ilgili haberlere baktım.
İlginçtir, darbe dönemi, ara rejim olmamasına rağmen medyanın, Barzani'nin konumuna ilişkin dili aynı; "Kuzey Irak lideri..."
Aslında böyle bir yer yok. Oranın ismi Irak Kürdistan Özerk Yönetimi... Ama kimse bunu kullanmıyor. Bir anlamda bilinçaltı sansür uygulanıyor. Oysa benzer pozisyonda olan bir başka konuk geldiğinde böyle bir yaklaşım görülmüyor.
Neden acaba?
Örneğin Pakistan'ın Pencap Eyaleti Başbakanı Şahbaz Şerif, ocak ayında Türkiye'ye geldiğinde kimse onu farklı nitelemedi.
Birkaç ay önce eski dostum Şemsettin Polat, elinde bir dergiyle bana geldi ve şunları söyledi:
"Biz Türkiye ile Irak Kürdistanı arasında dostluk ilişkilerinin geliştirilmesi için çaba harcıyoruz. Bunun için de öncelikle parlamentolar arası bir dostluk grubu oluşturmak istiyoruz. Bir engel çıkmazsa bu barışa çok katkı sunacaktır."
Engel çıktı mı bilmiyorum ama eninde sonunda böyle bir dostluk grubu oluşacak. Türkiye'nin böyle bir tecrübesi de var. Kendi soydaşları Azeri ve Türkmenlerle bunu nasıl yapıyorsa, Kürt vatandaşlarının akrabalarıyla da aynı dostluğu kurabilir.
Neden olmasın?