Eski MİT Kontr-Terör Daire Başkanı Mehmet Eymür neden gözaltına alındı?
Faili meçhul cinayetleri kimlerin yaptığını bildiği için mi?
Yeşil'i koruyup kolladığı için mi?
Yoksa çok bilen adam olduğu için mi?
Başta kendisi olmak üzere herkes bu gözaltı olayına şaşırdı. Gazetecilere ilk söylediği şuydu:
"Beni neden gözaltına aldıklarını bilmiyorum."
Eymür'ü de medyayı da şaşırtan şey, onun Türkiye'nin son 10 yılına damgasını vuran darbe girişimlerine, çeteci örgütlenmelerine karşı çıkıp ifade vermek istemesine rağmen gözaltına alınmasıydı.
Oysa ortada onu gözaltına aldıran "farklı bir şey" vardı ve onu da Eymür'ün bilmiyor olması şaşırtıcıydı.
Çünkü o, bu devletin "gayri resmi tarihi"nin son 40 yılına tanıklık eden "sır" dolu bir istihbaratçıydı.
Bazen kişiler "kurumları" da aşan bir misyon üstlenebiliyor. Eymür de onlardan biri... Tıpkı bir dönem İstanbul MİT Başkanı olan Nuri Gündeş gibi...
Gündeş birçok MİT başkanını bile gölgede bırakacak etkiye sahipti.
Eymür'ü gazeteci olarak ilk kez MİT Raporu'nun 1988'de yayımlanmasıyla tanıdım. 12 Eylül askeri diktatörlüğü döneminde asker-polis-işadamı ve yeraltı dünyasının iç içe nasıl geçtiğini anlatmıştı o raporda.
Sarsılmıştık ama anlattıkları bildiklerinin binde biri bile değildi. Sadece, istediği kadarını deşifre etmişti.
1994'teki ikinci MİT Raporu da öyle... Mehmet Ağar-Abdullah Çatlı ilişkisi ve Özel Timcilerin ötesine geçmeyen bilgiler vardı.
Peki, 90'lar sadece o ilişkiden mi ibaretti?
Böyle olmadığını Eymür de biliyor.
Çünkü Eymür de sadece bu iki rapordan ibaret bir istihbaratçı değildi.
O daha 70'lerde Ziverbey Köşkü'ndeki işkencelerden Kızıldere baskınına, çalkantılı siyasi sürecin en başında yer aldı. O, sağ sol çatışmalarından, "Özel Harp Dairesi"nin "iç düşman" operasyonlarına, 12 Eylül darbesinden Asala bağlantılı "Babalar Operasyonu"na, hatta PKK lideri Öcalan'a yapılan ilk dış operasyondan, 90'lardaki faili meçhul cinayetlere kadar yakın tarihin en önemli siyasi olaylarının ya içinde ya da çevresinde yer almış bir isimdi...
Tam bir "gayri resmi tarih" ya da devletin "sorun çıkartma kabiliyetine sahip" etkin aktörlerinin yakın tanığı...
Bu toplum, sağ- sol, laik- anti laik, Alevi-Sünni ve Türk- Kürt diye o kadar çok karşı karşıya getirilmek istendi ki...
O defterler bir açılsa neler çıkmaz ki...
Eymür gibi birinin bu konularda söyleyeceği şeyler ya da arşivindeki bilgiler tarihin akışını bile değiştirebilir...
Tutuklasa da tutuklanmasa da Eymür'ün gözaltına alınması "gayri resmi tarihle" yüzleşme ve "sorgulanmazlar tabusu" açısından bir milat olacak...
Arkası da gelecek...
Zaten 12 Eylül ve 28 Şubat darbelerinin yargılanmasıyla ilgili süreç devam ediyor, 90'lı yıllardaki faili meçhuller sorgulanıyor.
Dahası Azınlık Vakıfları'na ait malların iadesi ve Dersim meselesindeki "özür"le birlikte bir "geçmişle yüzleşme" süreci içindeyiz.
Seçilmiş sivillerden çok atanmışların sözünün geçtiği "Bürokratik Cumhuriyet"in demokrasiyle buluşması için "gayri resmi tarih"in sorgulanması gerekiyor.
Eymür, savcılık sorgusundan sonra serbest bırakılsa da arşivlerine el konulması -sanıyorum önemli ve özel arşivini evinde saklayacak kadar saf değildir ama- ve ifadeye çağrılması Türkiye'nin bu sorgulamayı yapmaya başladığını gösteriyor.
Bu sorgulamanın burada kalmayacağı da çok açık...