Her iktidarın karşılaştığı temel sorunlardan biridir. Bilhassa uzun iktidar dönemlerinin kaçınılmaz sendromudur, "iç kabine bürokratları!"
Hükümetin ilk yıllarında, önceki dönemlerin hasarlarını tamir etme, kadro kurma ve icraat yapma heyecanı hâkimdir. İlerleyen yıllarda kadrolar oturmaya, iktidara ortak olan odaklar ayıklanmaya başlar. Özgüvenle çalışma dönemi açılır.
İşte bu dönemde "rutin dışına çıkanlara" da rastlanabilir. Onların, tamahkârlığın veya basiretsiz davranmanın bedelini ödedikleri de olur. Bizzat iktidarın kendisi, siyasi geleceğine zarar verenleri, işbaşına getirdiğine bakmaksızın cezalandırır...
Bir de iktidarın ana hedefleri ile örtüşen, riskli alanlarda inisiyatif alan bürokratlar vardır. Onları, herhangi bir kurumun genel müdürü gibi görmek yanıltıcı sonuçlar verir. Sıfatları bürokrat olsa da hükümetin hayati politikalarının uygulayıcısı konumuna gelmeleri, onları ister istemez ayrıcalıklı kılar. "Kozmik alanların bürokratları" ya özellikli siyasi talimat kapsamında çalışırlar ya da siyasetçinin devrettiği kritik yetkiyi kullanırlar.
Onlarla ilgili her türlü iddia ve isnat doğrudan siyasetçiyi bağlar. Bir başka ifade ile iç kabine bürokratlarının görev sınırlarının dışına çıktığı veya hata yaptığı öne sürülse bile bunun muhatabı doğrudan siyaset kurumudur. Adli kovuşturma talepleri dahi siyasetçinin takdirine sunulmak durumundadır.
Gerek KCK soruşturması gerekçe gösterilerek MİT Müsteşarı Hakan Fidan'a, gerekse Uludere olayı nedeni ile Genelkurmay Başkanı Org. Necdet Özel ve çalışma arkadaşlarına yöneltilen eleştiri oklarına, Başbakan Tayyip Erdoğan'ın gösterdiği tepki "devletin işleyişindeki hassas kodlarda" aranmalıdır.