PAKİSTAN İZLENİMLERİ
Dost ve kardeş iki ülke. İkisi de Müslüman. İkisi de bir dönemin "yeşil kuşak" projesinin mağduru. İkisinin de sicili "işleyen demokrasi" çizgisinde kırıklarla dolu. Ama son 10 yıl ikisi arasındaki farkı belirgin şekilde ortaya çıkarmış. Fark yaratan konu, "Liderlik." Daha doğrusu, "milletin desteğine yaslanan iktidarın, milletin emanetine sahip çıkma kararlılığı." Ve bu kararlılık doğrultusunda demokratik, hukuki ve ekonomik dönüşümü gerçekleştirebilmesi.
***
Tahmin ettiğiniz gibi sözünü ettiğimiz iki ülke
"Türkiye ve Pakistan."
Başbakan
Tayyip Erdoğan'ın iki günlük İslamabad temaslarının en dikkate değer anı, Ulusal Meclis ve Senato Ortak Oturumu'nda milletvekillerine hitabıydı...
Bir ülke düşünün ki bağımsızlığını kazandığı 1947'den itibaren ya askeri darbelerle yara almış ya da iş başına gelen hükümetlerin görev süresi 3 yılı aşamamış. Aslına bakılırsa Türkiye'nin çok partili demokrasi tecrübesindeki ortalama hükümet ömrü de 16 aydır.
Biz, Pakistan'la devam edelim...
Meclis'te, milli marşlar çalınıyor, Kuran-ı Kerim okunuyor. Kürsüde İslam dünyasının tek kadın Parlamento Başkanı
Fehmida Mirza oturuyor. Genel kurul salonu rengarenk. Kadınlar, erkekler, kravatlılar, sarıklılar... Siyasi yapısı ise paramparça... Pakistan Başbakanı
Rıza Gilani, Cumhurbaşkanı Zerdari'nin İsviçre bankalarındaki hesaplarının soruşturulmasını engellediği iddiasıyla hedefteki isim. Bu yüzden Federal Yüksek Mahkeme tarafından,
"30 saniyelik" sembolik hapis cezasına çarptırılmış. Dosya temyizde. Muhalefet partileri Meclis'i boykot ediyor, seçimi zorluyor.
İşte böylesi ortamda, Pakistan'daki siyasi düşman kardeşleri bir liderin karizması ortak paydada buluşturuyor.
Ana muhalefet lideri
Navaz Şerif milletvekili olmadığı için Meclis'te parti adına ikinci adam
Ali Nissar Khan konuşuyor. Erdoğan'a dönerek, "
Siyasi çıkarlarımızı ikinci plana atarak buradayız. Bizi, sizin manevi şahsiyetiniz bir araya getirdi" diyor.
Aslında bu sözler, Ortadoğu'dan Uzakdoğu'ya uzanan coğrafyada ciddi "
liderlik boşluğu" yaşandığına işaret ediyor. Türkiye Cumhuriyeti ve Başbakanı işte bu nedenle ilgi odağı olmayı sürdürüyor.
***
Erdoğan'ın mesajlarına gelince...
"Arkasında halkın bulunduğu Meclis'in yapamayacağı bir şey yoktur", "Halkın iradesini, saygın ve sakin irade olarak görüyorum" sözleri alkışlarla karşılanıyor.
"Pakistan'ın terörle mücadelesinde her zaman yanınızda olacağız" dediğinde, sarıklı vekiller pek bir tepki vermiyor. Erdoğan konuşurken, sıra kapaklarına vuruluyor. Türkiye'deki protesto biçimi, Pakistan'da coşkuyu ifade ediyor. El çarparak alkışlamayı mekruh kabul eden bir kültürün izleri görülüyor.
Tabii insan,
"Pakistan Meclisi'ndeki tartışmalarda protestolar nasıl oluyor?" diye merak etmekten kendini alamıyor. O da ilginçmiş gerçekten. Örneğin kadın vekiller, bileziklerini çıkarıp, erkek vekillere gösteriyorlar ve halkanın evrensel anlamını hatırlatıyorlarmış...
***
İşin özü şu...
Siyasi parçalanmışlık, öncelikli sorunlar etrafında çözüm üretme yetersizliği, terör baskısı, günlük hayata işleyen rüşvet çarkı Pakistan'ı içten içe çürütmüş.
Ülke arayış içinde. Güvenebileceği tek ülke, yakın siyasi tarihindeki dem¥okratik ve ekonomik performansı onaylanmış Türkiye. Darbelerle yüzleşen Türkiye, Pakistan basınının da ana konusu. Ekonomik pastanın büyütülmesi, dağıtımdaki adalet, hukuk reformu, yeni anayasa çabası Türkiye'yi ilham kaynağı yapıyor. Türkiye, içerideki gürültü bir yana bırakılıp dışarıdan bakıldığında, çok özel bir yerde duruyor.