Bu yazımda "değişimi yönetmeye çalışan" iki kuruma ilişkin gözlemlerimi paylaşacağım.
İlk bölümde, CHP Genel Başkanı Kemal Kılıçdaroğlu'nun Saraybosna ve Mostar gezisini analiz edeceğim.
İkinci bölümde, Genelkurmay'ın 23 Nisan Meclis Resepsiyonu'na katılımı ile devam eden yargı süreçlerine bakışındaki ince ayarı açıklamaya çalışacağım. CHP, kapsamlı ilk dış gezisini Bosna Hersek'e gerçekleştirdi. 50'ye yakın medya mensubunun katıldığı seyahat, organizasyon açısından başarılıydı. CHP'nin seçim mitinglerini izlemiş biri olarak hayli ilerleme olduğunu söyleyebilirim. Eksiklik yok muydu? Tabii ki vardı. Örneğin, Genel Başkan'ın vatandaşlarla buluşması için ön hazırlık yapılmamıştı. Basın toplantısı öncesindeki kahvaltı sırasında Kılıçdaroğlu, tabağını bırakacak masa bulmakta bile zorlandı. Ancak Genel Başkan Yardımcısı Erdoğan Toprak'ın gayreti ile açıklar telafi edilebildi.
Bana göre, Kılıçdaroğlu bir "yol ayrımında." Kemal Bey ya kendi oyununa dönecek ya da dışsal yönlendirmelerin etkisinden kurtulamayacak. Görünen o ki CHP lideri, parti tüzüğünün ardından "yeni programı", "yeni sosyal demokrasi iddiası" ve "inançlara saygılı sol siyaset" vurgusuyla bir kez daha kamuoyunun karşısına çıkacak. Bu noktadaki arayışın en çarpıcı anı, Kemal Bey'in Saraybosna İktisat Fakültesi'ndeki konferansından sonra yaşandı. Kılıçdaroğlu eski sosyal demokrat anlayışın sadece "bölüşüm" üzerine kurulduğunu, yeni yaklaşımın "önce üretim sonra bölüşüm" esasına oturduğunu anlattı. Fakülte Dekanı da CHP Genel Başkanı'nın sözlerini, Ortodoks kültüre uyarladı ve şöyle dedi:
"Şükür Allah'ın, çalışma insanlarındır!"
"Allah'a şükreden, insanlık için çalışan siyaset" acaba CHP'nin kitlesel algısına yerleşir mi? Bunu zaman gösterecek... Lakin karşımızda, Kutlu Doğum Haftası'nda "Hz. Peygamber'in ahlakını" örnek gösteren, o düsturun öğretileceği 4+4+4 yasasını ise Anayasa Mahkemesi'ne götüren eski CHP kimliği öylece duruyor. Hatta "Merve Kavakçı örneği bugün yaşansa ne yaparsınız?" sorusuna henüz net yanıt vermeyen genel başkan portresi de yerini koruyor.
Kılıçdaroğlu, Bosna'nın ardından yakın gelecekte Irak'a da gideceğini söyledi. Bu gezi, kritik sonuçlar üretebilir. Bağdat ve Erbil'de planlanan temaslar, Ankara'yı hareketlendirebilir. Şii Başbakan Maliki, CHP lideri üzerinden Türkiye dinamiklerini manipüle edebilir. Kılıçdaroğlu'nun ifadesiyle Başbakan, "Ben kavga ettim, o ziyaret etti" diyebilir! Bu durum CHP liderliği için "mezhepsel ittifak" riski bile doğurabilir.