27 Mayıs 2014'te Washington merkezli bir yayın organında İngilizce olarak şu satırları yazmıştım:
Gazze'ye 31 Mayıs 2010'da insani yardım taşıyan Mavi Marmara gemisine İsrail askerlerince düzenlenen ve 9 kişinin öldüğü (Yaklaşık 4 yıl komada kaldıktan sonra can veren Uğur Süleyman Söylemez'le birlikte 10 kişi) saldırıya ilişkin dört yıl önce açılmış sembolik davada tuhaf bir karar verildi. Bu mahkeme dönemin İsrail G.Kurmay Başkanı Rau Aluf Gabiel Ashknazi, Deniz Kuvvetleri Kom. Eliezer Alfred Marom, Askeri İstihbarat Daire Bşk. Amos Yadlin, Hava Kuvvetleri Kom. Avishay Levi'nin tutuklanmasına karar verdi ve bu İsrailli yetkililer hakkında yakalama kararı çıkartıldı. Ayrıca yakalama kararı çıkarılan sanıklar hakkında kırmızı bülten çıkarılmasına hükmedildi.
Türkiye-İsrail ilişkileri olumlu rotaya girmişken hem tazminat görüşmeleri hem de doğalgaz boru hatları konusunda müzakereler yürürken çıkmış bu tuhaf karar da nereden çıktı? Uygulanma ihtimali olmayan anlamsız ve Türkiye'yi gülünç duruma düşüren bir karar bu.
Bu haberi alır almaz hemen telefona sarıldım. Hem Erdoğan'a ve Davutoğlu'na yakın isimlerle hem de Cumhurbaşkanı Abdullah Gül'e yakın isimlerle bu karar hakkında konuştum. Konuştuğum içeriden kaynakların tümü kararı garip karşılıyordu. Normal ve makul bulan hiç kimse yoktu. Dört yıldır süren sembolik bir davada dört İsrailli komutan hakkında tam da bu normalleşme sürecinde bu tutuklama kararlarının çıkması çok manidardı. Hiçbir zaman uygulamaya geçmeyecek tutuklama kararları dört yıl sonra bugün mü akla gelmişti. İsrail'in Jerusalem Post gazetesinin iki hafta önce Türkiye ve İsrail'in anlaşmak üzere olduğunu, hayatını kaybedenlerin ailelerine toplam 21 milyon dolar tazminat ödeneceğini öne sürdüğü bir dönemdeydik.