Biliyorsunuz bundan üç ay kadar önce Barbaros Türk Deniz Gücü Afrika turu kapsamında 17 Mart'ta Donanma Komutanlığı'nın Ana Üssü'nün bulunduğu Gölcük'teki Poyraz Rıhtımı'ndan uğurlandı.
Afrika ülkeleri ile ikili ilişkilerin geliştirilmesine katkı sağlamak maksadıyla oluşturulan Tuğamiral Ali Murat Dede'nin komuta ettiği Barbaros Türk Deniz Görev Grubu gemileri TCG Gediz (F-495) ve TCG Oruçreis (F-245) firkateynleri ile TCG Heybeliada (F-511) korveti ve TCG Yb. Kudret Güngör (A-595) lojistik gemisi 148 yıl aradan sonra Afrika Kıtası'nı dolaşıp Ümit Burnu'nu da geçtiler.
Paralel örgüt tarafından askeri casusluk gibi hukuksuz davalarla mahvedilmek istenen Türk Donanması bütün paralel saldırılara rağmen görevinin başında Türkiye'yi tüm kıtalarda temsil ediyor. Eminim haksız yere içeride yatan Bahriyeliler de bu başarısıyla gurur duyuyordur. Şu an Afrika'da görevde olan Tuğamiral Ali Murat Dede ve Bahriye'nin başında olan Bülent Bostanoğlu gibi komutanlar da hayatı karartılan askerleri düşündükçe kahroluyordur diye zannediyorum... Fakat aynı mağdur askerler donanmalarını kendilerini içeri atan paralel örgütün kanalında işbirliği halinde görünce ne hissediyorlardır acaba? Dün Genelkurmay Başkanı Necdet Özel'e sorular sormuştum. Bugün de Deniz Kuvvetleri Komutanı Bostanoğlu ve Barbaros Türk Deniz Gücü Komutanı Tuğamiral Dede'ye soruyorum... Paralel örgüt kanalındaki bu rezalet tablosuyla ilgili ne düşünüyorsunuz? Mutlu musunuz?
***
Bilmeyenler için bir kez daha temel hedefi Türk Deniz Kuvvetleri'ni mahvetmek ve Yıldıray Oğur'un daha önce çok detaylı yazdığı gibi paralel örgüt üyesi subayların özellikle Donanma'da önünü açmak olan askeri casusluk davalarında kurulan kumpası anlatalım... 10 Ağustos 2010 günü İzmir Emniyet Müdürlüğü'ne (daha sonra yurtdışındaki bir IP adresinden gönderildiği anlaşılan) bir e-mail gelir. Fuhuş başlıklı mailde daha önce de sabıkası olan isimler, Rus ve Türk eskort kadınlarında içinde olduğu 15 kişi fuhuş ve insan ticareti yapmakla suçlanmaktadır. Polis ve savcılık kimden geldiğini bile araştırmadığı ihbar mailinin üzerine soruşturma başlatır. Bu 15 isim hakkında "fuhuş faaliyetini telefon üzerinden gerçekleştirdikleri ile ilgili istihbari bilgiler" gereğince mahkemeden dinleme kararları çıkartılır ve örgüt suçu tespit edilip dosya Özel Yetkili Mahkeme'ye paslanır. Hepsi bir ay içinde olur.
***
Telefonları dinlenenlerden biri "açık kimliği tespit edilmeyen" notu düşülen Seçil Koşar'dır. Tespit edilememiştir çünkü Seçil Koşar diye biri yoktur. Seçil Koşar adına dinleme kararı çıkarılan telefon ise S.K. adlı başka bir kadına aittir. Seçil Koşar davaya ad ve soyadı aynı harflerle başlayan S.K.'yi ekleyebilmek için uydurulmuş hayali bir isim, bir atlama taşıdır. Dört aylık dinlemeden sonra tuhaf bir şey olur. Örgüt lideri olarak geçen fuhuş, insan ticareti sabıkası olan iki isim ve eskort kızlar hakkında dinleme kararı kaldırılır. Ama bir isim hakkında dinleme devam eder. Doğru tahmin: S.K.
Soruşturmanın rengi o andan itibaren değişmeye başlar. S.K.'nin özel bir ilişki yaşadığı O.S. birden soruşturmaya dahil edilir. Onun üzerinden de Marmaris'te görevli askerler... Onlardan biri emekli bir albaydır. O emekli albay üzerinden yanında çalıştığı yat işletmecisi B.Ö. soruşturmaya dahil oluverir. Bırakın S.K.'yi, O.S.'nin bile B.Ö. ile tek bir telefon görüşmesi yoktur. Dava dosyası taşların üzerinden atlaya atlaya büyümekte, esas amaca doğru yürümektedir. Bu arada ihbar mektubundan dördüncü ilişki zincirinde varılmış B.Ö.'yü unutmayın. Yarın aktaracağım gibi B.Ö bu uyduruk davada büyük bir casusluk şebekesinin lideri ilan edilecek...Yarına...