Mustafa Sarıgül CHP'ye dönerek bir dönemi kapattı, bir dönemi açtı. Kapanan dönem Baykal'ın partideki sultasıdır. Kılıçdaroğlu'nun gelmesiyle o çağ bitmişti. Şimdi kalan parçaları da temizlendi. Ama bu siyaset öyle bir hesap işidir ki, Baykal, bu halin kendisine yeni bir imkân yaratacağını bile düşünmeye başlamış olabilir. Sarıgül, Kılıçdaroğlu'yla bir noktada çatışırsa, kim bilir belki de, Baykal, yeniden kuvvet toplamak için gidip Kılıçdaroğlu'yla işbirliği yapabilir. Veya Kılıçdaroğlu ona ihtiyaç duyabilir. Nitekim PM'de Sarıgül dönmesin diye oy kullananların, Kılıçdaroğlu'nun arkasındaki "yolsuzluk" rafında dosyası var diye çektikleri fotoğrafları gönderenlerin kimler olduğu da biliniyor.
Böyle olmasına böyle de Sarıgül'ün dönüşü neye tekabül, neye delalet ediyor? Hele diğer aday Gürsel Tekin de ortaya çıkmışken bu sorunun önemi daha da artıyor.
***
Sarıgül'ü İstanbul'da
büyük sermayenin desteklediği, onu CHP Genel başkanlığı için hazırladığı artık sağır sultanın bile duyduğu bir "haber." Öte yandan Sarıgül'ün dönmesiyle partinin
sosyal demokrasiye kayacağı vurgulanıyor. Bunlar birbiriyle çelişen şeyler. Fakat CHP'deki politika ve ideoloji karışıklığı düşünüldüğünde doğal.
CHP zaten çok uzun bir süredir
yüksek gelire sahip, iyi eğitimli, şehirli, yaşlı kesimden oy alıyor.
Köylerde, varoşlarda yok. 1994'ten beri bu kesimden adım adım geriledi CHP. Malum tabirle, "
kıyı şeridine" sıkıştı.
Sosyal taban olarak bu niteliklere (!) sahip CHP'nin
ideoloji olarak da
MHP ile yakınlaştığı besbelli. Zaten seçimlerde işbirliği konuşuluyordu. Neyse ki, Kılıçdaroğlu yaptığı bir açıklamayla bunun olmayacağını belirtti. Böyle bir söylentinin veya beklentinin ortaya çıkması CHP'nin sosyal demokratik tezleri bir yana bırakıp
ulusalcılığa sarılması nedeniyleydi. Zaman zaman daha farklı bir çizgi izleyecekmiş izlenimi vermekle birlikte Kılıçdaroğlu da Baykal zamanında geliştirilen o politikayı korudu.
***
Ama Sarıgül'ün partiye en azından bu yararı, bu katkısı var. Sarıgül bir işaret fişeği. İşaret ettiği şey de
Kılıçdaroğlu'nun koltuğu. Şişli Belediye Başkanı asıl maksadının CHP'de genel başkanın koltuğu olduğunu bir an olsun inkâr etmedi. "
Halk çare Sarıgül diyor" şeklindeki açıklamasıyla büyük amacını dile getirdi.
Daha da "beteri" var. Siyasal zekâsı da soyadı gibi
"keskin" olan
CHP Genel Sekreteri, Sarıgül'ü partiye davet ederken bir açıklama yaptı.
Adnan Keskin açıkça "yolun açık olsun Sarıgül" dedi, "CHP'nin ufkunda bir yıldız gibi doğuyor" dedi. Bu kırk yıllık politikacı o yönde bir heyecan olduğunu görmese ne kalkıp oralara gider ne de bu sözleri ederdi. Kaldı ki, Keskin, şimdi siyasal rakibi olan Baykal'ın partinin içindeki gölgesini, artık ne kadar kaldıysa, bu yoldan yok etmek istiyor.
İkincisi, Sarıgül'ün partiye dönmesi kesinleşince CHP bir anda daha
popülist bir politikaya savruldu. Kendisini bile şaşırtan bir tutum içine girdi. Sarıgül'ün büsbütün güçleneceğinden korkan Kılıçdaroğlu hemen tedbir alarak
başörtüsü oylamasının yeni bir CHP krizine dönmesini engelledi. Eğer Sarıgül konusu ortada olmasaydı muhtemelen CHP bugünkünden çok farklı bir tavır içinde olacaktı. Böylece Sarıgül geldi, CHP'de kartlar yeniden karılmaya başlandı. Bütün dengeler değişti. Daha da değişecek.
Bundan sonra olacakları görüyorum, biliyorum ama hepsini birden söylemem, parça parça anlatacağım.