Kısa-uzun bir zaman yaşıyoruz. Taksim direnişi sürüyor. Netice olarak orada büyük bir kitle var. Belki Taksim'i dolduran genç arkadaşlarım bana kızacaktır. Gene de söylemek zorundayım. Orası gitgide kendileri için tehlikeli bir yere dönüşüyor. Oradaki insanlar, içinde yaşadığı sıcak olayların harareti altında bunu fark edemeyebilir. Oysa Meydan kısa bir süre içinde her bakımdan sorun üreten bir zemin haline gelecektir. Kaldı ki, CHP artık Meydan'ı bıraktı. Şimdi Doğu Perinçek gibi akıl almaz bir biçimde silahlı mücadeleden söz eden bu hareketin manasını hiç kavrayamamış, 1970 model felaketler yavaş yavaş meydana yaklaşmaktadır.
Gene de asıl mesele fiziki şartlar. Meydanda kazılmış ve çıplak inşaat alanları var. Altyapı yok. Kitle ancak çevre esnafının sağladığı imkânlarla çeşitli ihtiyaçlarını karşılıyor. Onların yavaş yavaş yaşayacağı bıkkınlık kitle için yeni sıkıntılar üretecek. Bugün orada bir "gökkuşağı koalisyonu" oluşturarak, dünyanın en güzel demokrasi ve ortak yaşama örneğini veren bu kitle hızla lojistik sıkıntılara açık bir noktada.
***
Bu şartlar altında yeni bir manevra alanı yaratması gerekiyor. Bu nasıl olacak?
Siyaset
manevra savaşları alanıdır. Doğrudan ve dikine bir
siyaset olmaz. Bu
stratejik düşünmeye aykırıdır. Değişen zamanlarda
hızlı ve farklılaşan koalisyonlar yapmayı bilmeden, koşulları kullanmadan siyaset olmaz. Devrim mantığı da bunu gerektirir. İnanmayan açsın
Lenin'i okusun.
Örgütsüz, inisiyatifsiz, başsız, lidersiz bir hareket çok güzel. Fakat çok zor. Dikkatle okumaya çalışıyorum.
Başbakanın son açıklamaları yabana atılmayacak ve körlükle bakılmayacak bir alt metni içeriyor. "
muhatabım kim" diyor örneğin
Başbakan. Demek ki, bir muhatap bulunarak
demokratik diyalog başlatılabilir. Kaldı ki,
AK Parti MKYK'sı da bazı yöneticilerini (
Bülent Arınç ve Hüseyin Çelik) kitleyle konuşmak üzere görevlendirdi.
Bu durumda onların karşısına kim çıkacak? İkincisi,
Topçu Kışlası ısrarı sürüyor. Peki. Ama
AVM yapılmayacağı açıklandı.
Gezi Parkı da anladığım kadarıyla park olarak devam edecek. Bütün bunları kim yetkililerle konuşacak? Şunu da ekleyeyim. Her yerde söyledim.
Taksim Girişimi akıl almaz bir
taktik hata yaptı ve
görüşmeleri, diyalogu tıkayan maddeler sıraladı. Oysa
Taksim Platformu var. Onlar bu konuda çok daha hazırlıklı, bilinçli ve yetkin. Konunun onların zeminine taşınması şart.
Gençlerin
yakın geleceğe dönük endişelerini biliyorum. Hareketin sona ermesinden sonra devletin başlarına açacağı dertlerden haklı olarak çekiniyor. Bu sadece kırma dökme işine karışanların sorunu değil.
Twitter, Facebook gibi hesaplara dönük de endişeler yoğunlaşmış durumda.
***
Bütün bu şartlar altında ben bir çözüm planı sunmayı uygun gördüm.
Sorunu demokratik bir yoldan çözme niyeti doğrultusunda direnişçiler temsil gücü yüksek ve tüm katılımcıların kabulleneceği bir
görüşme heyeti seçip bunu hükümete bildirmelidir.
Bu gerçekleşemiyorsa daha önce çeşitli olaylar sırasında olduğu gibi bir
Akil Adamlar Heyeti kurulmalıdır. Bu heyet iki tarafın katılımıyla saptanmalıdır.
Fiili şiddet eylemlerine karışmamış kimse hakkında direnişin sona ermesinden sonra
takibatta bulunulmayacağı güvencesi verilmelidir.
Meydanda gerekiyorsa bir
gözlemci grubun kalmasına olanak tanınmalı, onların
altyapı ihtiyaçları karşılanmalıdır. Meydanın boşaltılması için makul bir süre tanınmalı o süre zarfında
güvenlik kuvvetleri müdahalede bulunmamalıdır.
Bu öneriler geliştirilebilir. Ama sorun
Taksim Meydanı'nın bir
diyalog meydanı haline gelmesi, getirilmesidir.