Taksim meydanı protestosunu kısa bir süre izledikten, biraz içine girip çıktıktan sonra anladım ki, evet CHP işi sahiplenmek istemektedir, ulusalcılar malum sembolleriyle ortadadır, İşçi Partisi kendi maksadının peşindedir ama oradaki kitlenin büyük bir bölümü bunları aşmıştır. Hareketi partilere, siyasi şahsiyetlere teslim etmek niyetinde değildir. Öznesiz, lidersiz, inisiyatifsiz, kendiliğinden gelişen ve özellikle "sivil" kalması istenen bir eylemin peşindedir meydandaki insanlar. Kılçdaroğlu'nu bile aralarından sürüp çıkarmışlardır.
Sokaklarda dolanır ve resim çekerken "hayırdır abi" diye yanıma gelen ve sivil polis olduğunu anlamak için alim olmanın gerekmediği kişilerin yarattığı türden devlet kökenli olanları da dahil, her türlü provokasyon vardır işin içinde ama bunlar bir yönlendiricilik taşımıyor. O nedenle, acele etmek istemem ama, bu hareket gerçekten bir sivil girişim olarak doğmuş ve gelişmiş bir organik hamle olarak görünüyor. Bunu çok önemsiyorum.
Hükümet bu gerçeği anlayamadı. O nedenle de, ağaç kesilmesin diyen bir kitleyi, işgalci bir devletin askerleri gibi gördü. Asla kabul edilmeyecek uygulamalara girdi. Şu gözlerimle ara sokaklarda "insan avına" çıkmış polis gruplarını gördüm. Kullanılan şiddetin orantısızlığını sadece gaz miktarı üstünden açıklamak manasızlıktır. Polisin giysisiyle karşısındaki gencin üstündeki incecik tişört bile güçler arasındaki orantısızlığı açıklamaya yeter. Bir de o insanların ellerinde tüfekler, altlarında tomalar, cephaneliklerindeki gaz bombaları var.
Hükümet, iktidar, yönetim yanlış yaptı. Bunu farklı ağızlar dile getirdi. Gaz kullanımı ve polis davranışı aşırılığını Başbakan itiraf etti. "Halka rağmen bir şey yapılamayacağını anladık" diyerek yönetim yanlışlığına Belediye Başkanı işaret etti. Ötesi olabilir mi? Kaldı ki, böyle bir "olayda" devlet işe yenik başlar. Çünkü devlet şiddettir. Bir de o şiddet siyaseti susturan bir mantıkla azdırınca büsbütün mağlup olur. İşte dünyanın, bizde bazı kişilerce anlaşılmayan tepkisinin altında bu gerçek yatar.