İsterdim ki, Erdoğan-Obama görüşmesinde daha ziyade ekonomik konular ele alınsın ve iki ülke arasında zaman zaman sorunlu olsa bile, 60 yıldır devam eden, yakınlığa rağmen bir türlü artmayan ticaret hacmi konuşulsun.
Hatta iki ülke arasındaki eğitim işbirliğinin sınırlarının nasıl genişletileceği ele alınsın. Bugün ABD'de yüksek öğrenimde bulunan öğrenci sayısının kesin rakamını neredeyse bilmiyoruz. Ama en büyük ihracatımız o ülkeye yüksek lisans ve doktora öğrencisi. Bir düşünelim bakalım o ülkeye eğitim amacıyla kaç milyon dolar yatırıyoruz her yıl. Acaba bu konuda yeni adımlar atılıp, yeni bazı projeler geliştirilemez miydi?
Ama görüşmelerin eksenini Suriye konusu meydana getirdi. Ve en önemlisi yeni gelişmelere kapı aralandı. Bunların başında da Cenevre II geliyor.
***
Bundan sonrasını belirleyecek çok önemli bir gelişme,
Cenevre diplomasisi.
1. Böylece, Türkiye'nin hayati derecede ihtiyaç duyduğu
acil müdahale yaklaşımı neredeyse tamamıyla rafa kalkıyor. Suriye'de devam eden
Esad rejimine ne
ABD ne
Avrupa doğrudan müdahalede bulunacak.
Hava sahasının kapatılması konusu ise tamamıyla BM kararına bırakıldı. Böylece Suriye meselesi artık bir
savaş ve müdahale değil bir
diplomasi konusu olarak karşımızda duruyor.
Zor bir durum bu. Nedeni çok açık: Türkiye, Suriye'yle neredeyse
doğrudan muhatap (her anlamda) bir ülke. Bin küsur kilometre sınırımız var. 450 bin gibi akıl almaz bir rakamda mülteci barındırıyoruz. Bu gayrı resmi rakam. Gerisini varın siz düşünün. Esad rejimi Türkiye'ye
üstü örtük bir savaş ilan etmiş durumda. Türkiye de
muhalefet ordusuyla ilişkileri çerçevesinde Suriye'yle bu savaşı sürdürüyor.
Bu şartlar altında, müdahalenin, yani
Esad'ın iş başından uzaklaştırılmasının ertelendiği, geciktirileceği bir dönemde Türkiye bu ilişkileri nasıl sürdürecek sorusunun henüz bilmediğimiz yanıtı bundan sonrasını tayin edecek. Ama şüphesiz Türkiye'nin bu konuda canı sıkılacak.
***
2.
Rusya ama şöyle ama böyle bu konuda
taraf olmaya devam edecek. Türkiye, buraya geldiğinde,
Putin'i kendi çizgisine çekmek bakımından ikna eder gibi olduysa da kısa bir süre sonra Rusya'nın caydığını ve gene klasik pozisyonuna geçtiğini gördü. Putin,
dünya siyasetinde, böyle bir konuda, Rusya'yı söz sahibi yapmak istiyor. Herkes
Suriye ordusunun elindeki silahların bu ülke menşeli olduğunu biliyor ama bir şey yapamıyor. Bu bakımdan Rusya'nın çözüme katılması, çözüm sürecinde tutulması doğru ve yerinde bir karardır.
Cenevre II, bunu sağlayacaktır. Bu bakımından önemlidir.
***
3. Daha da ilginç olanı benim için şu: ABD, açık biçimde,
Türkiye ve İsrail'i kendisine müttefik sayıyor ve öyle.
Suriye'ye müdahale konusunda bugünkü tereddüdü acaba
Irak ve Afganistan savaşının kötü hatıralarından mı kaynaklanıyor yoksa bu iki ülkeden hangisinin önce
Suriye sonra
yeni OD konusunda ne kadar öne çıkacağına henüz karar vermemiş olmasından mı?
Bekleyen görür.