Aslında başka bir konu vardı aklımda ama pazartesi günü yayınladığım yazının sonunda yeni solun eski soldan türemeyeceğini belirtmem üstüne ortaya çıkan tepkiye bir yanıt vermem gerektiğini anladım. Nereden doğacak, kaynaklanacak yeni sol diye soruluyor?
Bu soruya yanıtım gençliğimde de aynıydı bugün de aynıdır. Yapımdan kaynaklanan özelliklerle elbette devrim düşüncesinin heyecanı beni sarsıyor. Kitlelerin verili bir tarihsel anda ortaya çıkıp var olan sisteme radikal bir darbe indirmesi anlamında devrimin her daim gerçekleşebileceğine inancım saklıdır. Bugün de Arap dünyasında meydana gelen kalkışmayı böyle görüyor, okuyor ve değerlendiriyorum. Ama sistematik ve kanlı bir devrimin hazırlanışına daima bir 19. yüzyıl düşüncesi olarak baktım. Murat Belge'nin geçen gün yazdığı gibi Türkiye'de devrime kalkışan insanlara büyük ve derin bir saygı duymamak olanaksız. Açık söyleyeyim, kendimi dinlediğim zaman, 1919 koşullarında mutlaka Ankara'nın yanında olacağımı düşünürüm. Ama Kızıldere, Nurhak türünden bir devrim düşüncesini, orada olanlara ne kadar saygı duyarsam duyayım, içime sığdıramadım. Değişim bana göre radikal talepler doğrultusunda barışçıl, dinamik ve demokratik bir zeminde teşekkül etmelidir.
***
Bunu sağlayacak bir metodoloji ve kuramsal çerçeve
1970'lerde de
sosyal demokrasiydi,
2017'ye giderken de
sosyal demokrasidir.
Özgürlükçü, özgün, katılımcı ve demokratik bir sosyalizm, dün de insanlığın gerçeğiydi bugün de gerçeğidir. Öyle öldü, bitti, tükendi denmesine hiç bakmaksızın,
Marx'ın, dünyayı, toplumsal yapıyı anlamak için çok önemli araçlar ve olanaklar ürettiği bugün de dünkü kadar güçlü bir gerçektir.
Reel ve somut dünyayı açıklamak için o düzeyde kapsamlı ve "mekanik" ikinci bir düşünce sistematiği henüz tasarlanmadı. Ama onu seçmek bir ideolojik tercihtir ama
Sovyetler Birliği ve
Çin deneyimlerinden dünyanın öğreneceği daha fazla bir şey olduğu kanısında değilim.
Sosyal demokrasiyi aşan bir sol modelin dünyanın görülebilir geleceğini tayin edemeyeceği kanısındayım.
Bernstein daha 1900'de haklıydı.
Politik Marx'ın yanıldığını söylüyordu. Çünkü kapitalizm banka ağları ve diğer finans araçlarıyla kendini korumaya almıştı. Kitleler demokratik yoldan taleplerini iletebilme olanaklarına kavuşmuştu. Parlamenter demokrasi onlara söz ve temsil hakkı sağlıyordu. Ekonomik gelişmişlik ve dağıtım nedeniyle artık ayaklarındaki zincirden başka kaybedecek şeyleri vardı. Bu ideal bir dünyaya ulaştığımız anlamına gelmez. Ama bunlar üstünde düşünülmesi ve sol bir mantıkla dönüştürülmesi, yeniden üretilmesi gereken olgulardır.
Bugünkü sorun
dünyanın soldan değiştirilmesine dönük bir ihtiyaç olup olmadığına karar vermektir. Var o ihtiyaç: Ertelenemez ölçülerde, yok sayılamayacak boyutlarda var.
Kapitalizm ve teknoloji dünyayı değiştiriyor. O veriyi kullanarak ama ona alternatif bir model üreterek dünyayı değiştirmektir, sol.
Bugünün dünyası teknolojinin getirdiği bir devrimi yaşıyor. Fakat bu
durum yoksulluğu, eşitsizliği, haksızlığı, sömürüyü ortadan kaldırmıyor. Kitleler yaşadıkları gerçeğin bilincinde de değil bu dönemde.
Yeni sol ancak bu ilişkinin kurulması yani bugünün teknolojik düzeyine hitap edecek alternatif bir
bilincin üretilmesiyle mümkündür. Benim bildiğim ve anladığım sosyal demokrasi budur.
Yeni sol da bu olacaktır.