Türkiye'nin en iyi haber sitesi
HASAN BÜLENT KAHRAMAN

Paris bir 'şenlikti'...

Paris'ten dönüyorum.
Neredeyse 30 yıldır ikinci bir yurt gibi gidip geldiğim bu kent bende bambaşka anılar ve kendine özgü bir kültürel tortuyla yaşıyor. Eskiden 65 yaş sonrasında gelip burada daha uzun kalmayı düşünürdüm. Şimdi o görüşümden herhalde vazgeçtim.
Bu değişikliğe neden olan şey 1990 sonrasında Anglosakson dünyasının yaptığı hamledir, geliştirdiği kültürdür. Çok lezzetli olmasına rağmen, 15 milyonluk bir kentte bulunmayacak sessizlikteki küçük sokaklarında dolaştığım zaman, kendimi eski bir evin odalarında dolaşıyormuş gibi hissediyorum. Kuşkusuz dünyanın en önemli ülkelerinden biri Fransa. Her alanda evrensel kültüre çok büyük katkılarda bulundu. Bulunmayı da sürdürüyor. Ama bir yandan da o eskillik duygusunu, görüntüsünü aşmamakta direniyor.

***

Çarşamba günü yazdığım gibi seçimler sırasında Paris'teydim. Fransızlar Hollande'ı biraz da değişmemek için seçtiler. Gerçekçi olalım ve bunu itiraf edelim. Bizim yaşadığımız Kemalist muhafazakarlık Fransızlarda Cumhuriyetçi sol bağlamda devam ediyor. Üstelik de bu cumhuriyetçi değerler çeşitli siyasetçiler tarafından benimsenmiş durumda. Sosyalist Parti de özgürlük-eşitlik-kardeşlik ilkesine sahip çıkıyor, sağ bir siyaset olan De Gaullecü parti de. Yeni ve farklı bir solun ise esamisi okunmuyor.
Badieu, Renciere gibi son dönem felsefecilerin çabaları, onlarla içli dışlı olan Zizek gibi düşünürlerin katkısı yeni sol oluşturmaya yetmiyor. Onun yerine neredeyse manasız bir 'komünizm reenkarnasyonu' denendi, Zizek, Robespierre'e, Lenin'e giderek yeniden 'devrimci şiddet' tezlerini canlandırmaya çalıştı ama olmadı. Hollande'ın solu geleneksel, 'örfe dayalı' bir sol anlayış; cumhuriyetçi, 1945 sonrası sol!
Bu işin altında bizdekine benzer bir sorun yatıyor. Fransa çok uzun süre ekonomik gelişmesiyle sosyal gelişmesini bir arada sürdürdü. İkisi birbirini bütünledi. Beşeri gelişme ekonomik gelişmeyle iç içe geçebildi. Derken başka bir sorun doğdu: Ekonomik gelişme zaman zaman çok yüksek olsa bile toplumsal dönüşüme yansıyamadı. Büyük ekonomik potansiyeliyle ve yerleşik sosyal güvenlik sisteminin katkısıyla Fransa bazı şeyleri dengede tutmayı başardıysa da neticede küreselleşmenin ürettiği toplumsal sonuçları karşılayamadı.
Önce ekonomik anlamda güç yitirdi, teknoloji üretmedi. Ondan daha beteri, göçle birlikte ortaya çıkan yeni kültürel oluşumları, yeni kimlik anlayışlarını, yeni talep ve tercihleri kavrayamadı. O kadar ki, önce Chirac'ı, ardından Sarkozy'yi seçti. Sarkozy'nin Chirac'a rahmet okuttuğu düşünülürse Fransa'nın gerilemesinin düzeyi anlaşılabilir. Muhtemelen şimdi bir ara yol, bir orta yol, bir kestirme yol bulunacak. Müslümanların % 93'ünün Hollande'ı desteklemesi başka nasıl açıklanabilir?
***

Hala saatler süren öğle yemekleri, hala akıl almaz bir ayrıntı düzeyinde cereyan eden yeme içme kültürü, hala kafelerde geçirilen hayatlar, hala eski kitap ve nesne satan dükkanları, hala müthiş şık butikler mevcut Paris'te. Hala bir imtiyaz Paris'te yaşamak. Paris hala bir tiyatro. 'Perde' demesini dilemem ama bu oyunu daha ne kadar sürdüreceği çok meçhul.
Hemingway, Paris bir şenliktir diyordu. Gene öyle bir yanıyla ama gerçekçi olmak gerekirse, doğrusu şimdi biraz daha farklı: Paris bir şenlikti...

Yasal Uyarı: Yayınlanan köşe yazısı/haberin tüm hakları Turkuvaz Medya Grubu’na aittir. Kaynak gösterilse veya habere aktif link verilse dahi köşe yazısı/haberin tamamı ya da bir bölümü kesinlikle kullanılamaz.
Ayrıntılar için lütfen tıklayın.
SON DAKİKA