Üç CHP'den sonuncusu bugünkü CHP, Kılıçdaroğlu'nun CHP'si. O CHP şimdi bir kurultaya daha gidiyor. Ne biri, iki kurultayı peş peşe gerçekleştirecek. Ama sıkıntıları var. Bir ihtimale göre kurultay toplanmayabilir. Kılıçdaroğlu kanadı kurultayı gerçekleştirmek maksadıyla ter dökerken karşı taraf bu kozu sonuna kadar kullanmaya çalışıyor.
Soru şu: neden böyle?
***
CHP'nin, bugünkü CHP'nin, 'yeni' olduğu söylenen CHP'nin ne olduğunu anlamak bu sorunun yanıtına bağlı ama o yanıtı meydana getiren unsurlar da CHP'nin kimliğini, yapısını tarif ediyor.
Önce şunu belirteyim:
gerçekten bir yeni CHP yapılmak istendi; yalan değil, buna gayret edildi.
Deniz Baykal bu maksatla görevden uzaklaştırıldı. Baykal'ı o tarihe, güne, saate kadar görevde görmek isteyenler artık onunla daha fazla gidilemeyeceğini anlamışlardı. Baykal, AK Parti'yi durdurmaya yetmiyordu. İşin özü, aslı astarı buydu.
CHP'nin yenileşmesi gerekiyordu. Baykal operasyonunu yapanlar,
1993'ten sonra CHP'nin ordunun, militer bir anlayışın, bürokratik ve vesayetçi bir sistemin siyasal örgütü olmasını isteyenlerdi. Tıkandıkları noktada, bir lider değişikliğinin her şeye yeteceğini varsayıyorlardı. Doğaldı; kendileri vesayetçi bir sistemden geliyordu, ondan yanaydılar ve siyasal muhakemelerinin sınırı buydu.
Bir önceki CHP, ilkel denebilecek bir
milliyetçiliğin, laikçi bir yapının partisiydi. '
Beyaz Türklere' yani, yüksek gelir seviyesine, daha yüksek eğitime sahip, daha yaşlı, kentli bir kesime dayanıyordu. Bu kesim
siyaset dışı bir siyaseti yani
apolitik bir anlayışı benimsemişti.
***
Kılıçdaroğlu'yla birlikte yeni bir model denenmek istendi: bu model daha geniş kitleleri kazanmaktı. Tek yolu vardı:
daha halktan bir insan görüntüsünün ardında partinin daha yoğun ve yaygın bir
popülizm yapması.
Proje buydu ama Kılıçdaroğlu da projeyi kurgulayanlar da üç noktada yanıldılar.
Birincisi, parti daha geniş kesimlerle içli dışlı olmak istiyordu ama bu herhangi bir
politika değişikliğine tekabül etmiyordu. Oysa Kılıçdaroğlu, böyle bir yönelime heves etti. Doğrudur, bir kere olsun
sosyal demokrasi lafını ağzına almadı ama kendi partisine giren bazı kişileri dahi yanıltacak biçimde bazı ekonomik projeler vs açıkladı. Oysa ondan beklenen bu değildi.
İki, Kılıçdaroğlu, kendi geçmişinin, kökenlerinin verdiği bir itkiyle ve bilhassa
restorasyon/ revizyon döneminin yarattığı basınçla zaman zaman
klasik CHP anlayışının dışına taşan ve belli kesimin gözlerini fal taşı gibi açan şeyler söyledi. Ama bunlar saman aleviydi. Parlamasıyla sönmesi bir oluyordu. Çünkü istenen, tasarlanan bu değildi.
Üçüncüsü, Kılıçdaroğlu popülizminin temel yanlışıydı. Sanıldı ki, alışılmış popülizmle devam edilirse şimdi AK Parti'de bulunan ve onun tabanını meydana getiren kitleler CHP'ye kayacaktır. Bu ham bir hayaldi. Bir kere arkasında sosyoloji olamayan bir popülizm kullananı vurur. Bu CHP'de aynen cereyan etti. Mesela
Dersim açıklaması budur. İkincisi, Türkiye'de yakın döneme kadar popülizm
apolitik siyasetin bir aracıydı. Demirel ve Özal dönemlerinde bile böyleydi.
AK Parti de bir kitle partisi olarak popülizm yaptı. Fark, AK Parti'nin müthiş bir
politik çizgide kalmasıydı. CHP bunu göremedi ve o apolitik siyasetle bütünleşen bir popülizmde kaldı, dönemin
politik popülizm dönemi olduğunu kavrayamadı,
apolitik popülizme saplandı.
O zaman da keten helva yandı, bitti, kül oldu.