Üç CHP var: Tek Parti CHP'si, hiçbir zaman sosyal demokrat olmamış, olmaya kalktığında engellenmiş, daha çok ortanın solunda kalmış, onu demokratik solla yeni kılıfa sarmaya çalışmış CHP ve nihayet Baykal-Kılıçdaroğlu CHP'si.
İlki bana göre hepsinden özgündür, bugünkü tüm tartışmalara rağmen. Onu Ecevit'in CHP'siyle SHP'ye dönüşmüş CHP izler. En felaketlisi, en zavallısı, en çaresizi ve tehlikelisiyse Baykal-Kılıçdaroğlu çizgisinin partisidir.
İlk CHP devrim partisidir. Doğrudur yanlıştır, eksiktir fazladır, haklıdır haksızdır ama bir devrimi gerçekleştiren ve devleti kuran değil, söylendiği gibi, devletin kurduğu bir partidir. Örnekleri vardır, literatürde önemli yer tutar. Modernleştirici, kendi içinde Oryantalist, Tek Adam kültüne dayalı ama her şeye rağmen dönüştürücü bir parti.
Tarihi kendisini doğuran çizgide radikalleştirmiştir. Türkiye bu gerçekle şimdi, daha önce bu köşede çok uzun biçimde yazdığım şu Restorasyon Döneminde (buna revizyonist dönem de diyebilirsiniz) hesaplaşmaya, yüzleşmeye başlamıştır. Yanlışlar yapılsa bile şu dönemde bu gerçek yerli yerine oturacaktır. O CHP'nin döneminde her şeye rağmen kabul edilebilecek davranışlarının ve politikasının bugüne aktarılamayacağını, bugünkü siyasetlerin belkemiği olamayacağını öğrenecektir. Korkmasın, bundan en fazla kimlik arayışı, kişilik çatışması yaşayan CHP'liler yararlanacaktır.
***
İkinci CHP en 'doğru' parti ve siyaset gibi duruyor. Ama bu iddia ancak bir, hatta iki gerçek yerli yerine oturtulursa kabul edilir.
Bir,
Ecevit partiyi
sol dil kullanarak,
sol bir atmosferden yararlanarak aslında
"sağa" çekmiştir. Bu önemli bir iddia, farkındayım.
Emek, sermaye, toprak, mülkiyet, devrim derken nasıl sağ olunur diyenler çıkacaktır. Sağ dediğim, büyük kitlelerin önce mevcudiyeti sonra duyarlılığıdır. Ecevit, o tarihlerde AP'nin tabanındaki bu kitleyi solla değil
popülizmle yanına almıştır. Nitekim iş gerçekten
sollaşmaya gelince durmuş,
sosyal demokrat terimini kullanmaktan kaçınmış
demokratik sol demiştir politikasına. Bunu daha sonra
laikçi bir tutumdan arındırılmış bir anlayışla DSP'de sürdürmüştür. O nedenle de gerçek manada
Batı tipi sağ parti olmuştur.
İkincisi, Ecevit'in
12 Mart döneminde askere karşı çıkışıdır. Doğru olan budur ama şimdi iyi anlıyoruz ki, aslında yanlış noktadan doğmuştur. Ecevit, darbenin ordunun içinde "beklediği" darbe olmadığını, "öteki kanadın" darbesi olduğunu anladığında tepkisini göstermiştir. Bir yanlıştan bir doğru çıkmıştır, bu 12 Mart belasının aşılması olmuştur ama
CHP'nin sistematik asker-darbe-cunta karşıtı olmasına yetmemiştir.
Yetmemesinin nedeni
Baykal'ın CHP'yi
laikçi yükseliş döneminde bu maksatla açmasıdır.
Baykal, 1992 sonrasında gelişen laikçi Kemalist asker politikasının partisi olarak kurguladı CHP'yi. Bu anlayışın dışında kalan tek adımı yoktur Baykal'ın.
İlginç olanı bu CHP'nin kendini
sosyal demokrat tanımlamasıydı. Nedeni şuydu: özünde
Soğuk Savaş refleksleri süren asker bir yandan da
SHP üstünden gelişen reel sol duyarlılığı baltalamak istiyordu. Bunu başardı, çünkü Kemalizmi dahi tartışan SHP'yi CHP'nin çukurunda boğdu. O bir
faili malum cinayetti. Ama kendine sol diyerek CHP kafa karıştırmayı ve solu bulanıklık içinde bırakmayı sürdürdü.
Daha da beteri 28 Şubat sonrasında CHP'den bir darbe partisi yarattı.
Kılıçdaroğlu bu dönemdan sonra ortaya çıkan yeni projenin insanıdır. "Yeni" CHP bu bağlamda yenidir. Ama nedir CHP'nin şimdiki yeniliği? Nedir Kılıçdaroğlu'nun politikasının manası? Bu merak uyandıran sorular çarşambaya ele alınmayı bekliyor.