Dünkü Sabah-Pazar ekinde nasıl yorumladığımı anlattığım bu bela başına gelmeseydi, DSK muhtemelen, hatta ihtimalden de öte, önümüzdeki seçimlerde Sosyalist Parti'nin adayı olarak Fransa'nın Cumhurbaşkanı seçilecekti. Bu durumun önemi sadece Sarkozy belasının defedilmesinde değil, Fransa'nın 30 yıl sonra kendisine yeniden bir "sosyalist"i başkan seçmesindeydi. Kendi tabiriyle "büyük başkanların sonuncusu" François Mitterrand, karmaşık politik ve özel hayatı ama tartışılmaz karizmasıyla 10 Mayıs 1981'de uzun yıllar mücadele ettikten sonra nihayet Başkanlık koltuğuna oturmuştu.
Dünyanın Thatcher- Reegan- KohlÖzal ekseninde neo- liberal, yeni sağ politikalara teslim olduğu bir dönemde Mitterrand önce basbayağı devletçi uygulamalarla başlamış, olmadığını görünce o da önemli ölçüde neo-liberal ekonomilerin dümen suyuna girmişti. Mitterrand sosyalistti (oraya faşizan bir geçmişten gelmişti) ama lükse, şatafata, parlak yaşama düşkündü. Bununla birlikte hiç sarsıntıya uğratmadığı onuru, mağrur ifadesi, hepsinden önemlisi, 14 yıllık uzun dönemi içinde yaptırdığı yeni ve büyük inşaat projeleri, kültür ve sanata verdiği önemle unutulmaz başkanlar arasında yerini almıştı. Aklı fikri Platon'un "felsefeci kral/ yönetici" tanımındaydı. Prostat kanserine yakalandığını öğrendikten ve kurtuluş olmadığını anladıktan sonra bir bilimci, bir papaz ve bir felsefeciyle iki, üç gün kapanıp tartıştıktan sonra çıktığında "artık ölümden korkmuyorum" deyişi 1996'da ölen Fransa'nın şimdilik son sosyalist başkanı hakkında yeterince bilgi veriyor.
Le Monde, 10 Mayıs 1981'in 30'uncu yılında, Mitterrand'ın elinde güllerle Pantheon'a yürüdüğü o seçim başarısından bu yana orada (ve dünyada) neler değiştiğini anlatan bir dosya yayınladı. Ben Sarkozy'nin seçimi kaybetmesinin (veya yerine "daha iyi birisi"nin gelmesini) çok zor olduğunu düşünenlerdendim. Fransız dostlarım bana bu konuda hücum etseler de sistemin onu çok zor bırakacağını varsayıyordum ki, DSK skandalı patladı. Seçilseydi bu "havyar sosyalisti" nasıl bir Fransa devralacaktı? Son 30 yıl nasıl bir Fransa meydana getirmişti? Bazı rakamlar bu bakımdan çok önemli.
Nüfus 55 milyondan 65 milyona çıkmış. İlk evlilik yaşı 23'ten 30'a yükselirken, boşanmalar binde 81'den 130'a yükselmiş. Öğrenci sayısı 1.2 milyondan 2.3 milyona ulaşmış. İşsizlik 1981'de aktif nüfusunun % 6.5'i iken şimdi 9'u, fakat, tarımda çalışan nüfus bütün çalışanların % 9'undan % 3'üne gerilemiş. En çarpıcı rakam ise şu: bugünkü cari değerle yıllık ortalama maaş 7.300 avrodan 26 bine tırmanmış. Fakat kadınların maaşı erkeklerin maaşının % 40'ı iken bu oran şimdi % 20'si.
Gelelim "konfor" meselelerine. Oturulan evlerde kişi başına düşen alan 30 metrekareden 40 metrekareye büyümüş. Çalışanlar 1981'de hiç mikrodalga fırın kullanmazken şimdi onların % 84'ünde var bu alet. Aynı durum bilgisayar için de geçerli. 0 düzeyinde kullanılan bilgisayar bugün çalışanların % 63'ünün elinde. Çalışanlar gelirlerinin % 14.5'ini gıdaya ayırırken şimdi % 10'unu ayırıyor. Kişi başına düşen ekmek miktarı 80 kilodan 50 kiloya inmiş. Yoğurt 9 kilodan 22 kiloya çıkmış. Fransa denilince daha da ilginçleşen bir bilgi: kişi başına düşen şarap miktarı yılda 96 litreden 23 litreye inmiş. Buna mukabil bütçenin % 17'si ev giderleri iken şimdi % 20'si. Çanlar basın için çalıyor: günlük bir gazeteyi okuyanların 15 yaş ve üstünde toplumun % 46'sı iken 30 yıl önce, şimdi ancak % 30'u. Her gün TV izleyenler toplumun % 70'inden % 90'ına çıkmış.
Durumu irdeleyen sosyolog Gerard Mermet bu dönemde 7 önemli "devrimin" sağlandığını belirtiyor: bireyselleşme, feminizasyon, globalizasyon, teknolojizasyon, tüketicilik, yataylaşma (horizontalisation), zaping. İçlerinde en ilginci o, zaping; her şeyin kısa ömürlü olması, hiçbir şeyin kalıcılaşamaması. Bu listede demokratizasyon yok. Bilgisayarın, internetin, cep telefonlarının hayatımıza girdiği bir dönemde bir sosyologun bir toplumdaki demokratikleşmeden hiç söz etmemesi, onu diğer olguların içinden görmeye çalışmasını nasıl yorumlamalı, olumlu mu, olumsuz mu?
Eh, 30 yılda Fransa'nın Mitterrand'dan Chirac'a geçip oradan Sarkozy'ye gelmesi durumu yeterince açıklıyor sanıyorum.