Sivas davasının zamanaşımı ile sonuçlanması, başta, bu faciada canlarını kaybedenlerin yakınları olmak üzere, birçok kesimde infial uyandırdı.
Kimi, iktidara yüklenmek için bu sonucu fırsat bildi. Sanıkların avukatlarının daha sonraki yıllarda AK Parti kadrolarından milletvekili, belediye başkanı seçilmesi ya da bazı makamlara getirilmesi konusu ele alındı ve buradan hareketle iktidarın meseleyi örtbas etmek istediği ileri sürüldü. Madımak katliamından sorumlu tutulan 79 kişinin ağırlaştırılmış müebbet ya da süreli hapis cezasına çarptırıldığı göz ardı edilerek, "suçlular cezasız kalıyor" havası yaratıldı. CHP de toplumda yükselen tepki dalgasının paralelinde "Zamanaşımı kaldırılsın" diye bir kanun teklifi verdi ve AK Parti oylarıyla reddedilince, gene iktidarın, suçluların cezalandırılmasını engellediği propagandası yapıldı. Oysa CHP'nin verdiği kanun teklifinin sanıkların yargılandığı maddeyle hiçbir ilgisi yoktu. CHP'nin teklifi, kasten adam öldürme (madde 81), öldürmenin nitelikli şekilde işlenmesi (madde 82), işkence (madde 94), ağırlaştırılmış işkence (madde 85), çocukların cinsel istismarı (madde 103) konularını kapsıyordu. Halbuki Ankara 11.
Ağır Ceza Mahkemesi'nin kararında da görüldüğü gibi, sanıklar eski Türk Ceza Kanunu'nun 146'ncı maddesinden yargılanıyordu.
O madde, mevcut Ceza Kanunu'nun 309'uncu maddesine tekabül ediyor. Bu durumda, AK Parti, CHP'nin teklifini kabul etseydi dahi, o maddelerde zamanaşımının kaldırılması Sivas davasının sonucunu etkilemeyecekti.
Kaldı ki, her sanık, cürümü işlediği tarihte geçerli olan yasa maddesine göre yargılanır.
Bu evrensel bir ilkedir. Anayasanın 38'inci maddesinin de teminatı altındadır.
Bunun istisnası, soykırım gibi insanlık suçları. Zaten yeni Ceza Kanunu'nun 77'nci maddesi, soykırım ve insanlığa karşı suçlarda zamanaşımının olmadığını belirtiyor. Sivas hadisesi, 2005'ten sonra gerçekleşseydi, o 5 kişinin davası düşmeyecekti. Çünkü hem eski TCK'nın 146'ncı maddesine tekabül eden 309'uncu maddede, zamanaşımı 30 yıla çıkarıldı, hem de 77'nci madde ile, yukarıda da belirttiğim gibi, insanlığa karşı işlenen suçlarda zamanaşımı mevcut değil.
Kamu görevlisi farkı
Ankara 11. Ağır Ceza Mahkemesi, Madımak faciasının bir insanlık suçu olduğunu kabul etti. "Yaşama hakkını ihlâl ettiği iddia olunan, işkence ve kötü muamele yapmakla suçlanan kamu görevlilerinin af ve zamanaşımından faydalandırılmaması" gerektiğini, Avrupa İnsan Hakları Mahkemesi'ne ve Avrupa İnsan Hakları Sözleşmesi'ne atıfta bulunarak vurguladı. Bununla beraber, 5 sanığın, kamu görevlisi olmadığından hareketle, ayrıca olayın asli faili sıfatını da taşımadıklarını belirterek, zamanaşımından davayı düşürdü.
Derin devlet
Şimdi ne yapılabilir? İşin danasıyla uğraşırken anasını ihmal ettik. Kısır siyasi tartışmalar ve suçlamaların içine daldık. Oysa asıl araştırılması gereken, Sivas katliamının bir derin devlet operasyonu olup olmadığı hususudur. Kahramanmaraş, Çorum, Gazi olayları gibi örnekleri de var. Ayrıca, Sivas'ın (2 Temmuz 1993) hemen arkasından Başbağlar (5 Temmuz 1993) katliamının gerçekleşmesi, esas faillerin daha derinlerde aranması lüzumunu bize hatırlatıyor. (Başbağlar'da camiden çıkarılan Sünni erkekler köy meydanına getirilerek kurşuna dizilmişti. Olay PKK'ya mal edildi ama kimse buna inanmadı.) Bülent Arınç'ın da dün açıkladığı gibi, dönemin kamu görevlileri hakkında dosya yeniden açılabilir.