MİT Müsteşarı Hakan Fidan, eski Müsteşar Emre Taner ve Müsteşar yardımcısı Afet Güneş, şüpheli sıfatıyla Özel Yetkili Cumhuriyet Savcısı Bilal Bayraktar tarafından ifadeye çağrıldı. Salı akşamı, konu, İstanbul Cumhuriyet Başsavcısı Turan Çolakkadı ve İstanbul Özel Yetkili Başsavcı vekili Fikret Seçen tarafından yalanlanmıştı; dün doğru olduğu ortaya çıktı. Yalanlayan savcılar açısından nahoş bir durum! Belli ki arka planda bu 3 MİT mensubunun sorgulanmasını engellemek isteyenler var. Ben şahsen, -yanılabilirim ama- Emniyet İstihbarat Şube Müdürü ile Terörle Mücadele Şube Müdürü'nün başka bir göreve atanmasını da bu hadiseyle ilişkilendiriyorum. Çünkü savcılık, polisle birlikte çalışıyor ve elde edilen bulgular beraberce değerlendiriliyor.
Her kafadan bir ses çıkıyor. Kimisine göre, Oslo'da PKK temsilcileriyle yapılan görüşme yüzünden bu davet vuku buldu. Ama o görüşmede Emre Taner yoktu. Acaba, görüşme notları nasıl sızdırıldı diye mi bir araştırma yapılıyor? Öte yandan, bir süredir, İstanbul Emniyeti'nin, hiç değilse bir bölümünün, MİT'e güven duymadığını biliyorum. Hakan Fidan'ın İstihbarat'tan gelmediği, dolayısıyla Kurum'a hâkim olmadığı ve bu yüzden MİT içindeki derin devletle bağlantılı kişilerin aynen yoluna devam ettiğine dair şüpheler mevcut. Hatta, KCK operasyonunda tutuklananlardan birçoğu, MİT elemanı çıkıyormuş. İddia doğruysa, bu nasıl oluyor? Yanlışsa, neden seslendiriliyor? Diyebiliriz ki, MİT'in görevi bu tip yapılar içine eleman sokmak. Fakat MİT'ten Emniyet'e KCK ile ilgili hiçbir istihbarat akışı olmadığını da kaydedelim. Tabii bunlar da iddiadan ibaret. Sadece, el yordamıyla ve bilgi kırıntılarıyla yol almaya çalışıyorum. MİT'e güvensizlik duyulması haklı bir gerekçeye mi dayanıyor bilemem ama Uludere faciasında da MİT'ten gelen istihbaratın olumsuz rol oynadığı ileri sürülmüştü. MİT'in yalanlamasına rağmen, Mehmet Baransu (Taraf) bu konuda ısrarlıydı. Onun yazdıklarına inanmak gerekiyorsa, Feyman Hüseyin'in de konvoyda olduğuna dair en son günkü bilgi, MİT kaynaklıydı. Ve tabii ki amaç, PKK ya da KCK'ya yönelik operasyonları yavaşlatmaktı.
Bakalım, daha neler göreceğiz! Türkiye çok hareketli.