Türkiye'nin en iyi haber sitesi
NAZLI ILICAK

İslâmi hareket ve meşru zemin

Türkiye'deki İslâm anlayışının Arap ülkelerindeki gibi radikalleşmemesinin, uçlara savrulmamasının farklı sebebleri var. 1950'den beri demokrasiyle yönetilmenin ve hiçbir zaman yabancı bir ülkenin sömürgesi olmamanın yanı sıra, Necmettin Erbakan'ın Milli Görüş hareketi.
Başka ülkelerin boyunduruğu altına giren Müslüman devletlerde, ister istemez İslâm, ulusal kurtuluş mücadelesi içinde yoğunlaşıyor; Batı düşmanlığı derinleşirken, şiddet gündeme gelebiliyor. Evet Türkiye, tarihinin hiçbir döneminde sömürgeleştirilmedi. Ama, gene de eğer Erbakan, kitleleri meşru demokratik zeminde tutmasaydı, İslâmcılık daha radikal bir çizgiye kayabilirdi.
Türkiye, 1950'de kansız, darbesiz ve hilesiz iktidar değişikliğini başardı. "İslâmcılar", o tarihte Demokrat, sonra da Adalet Partisi'ne oy verdi. Erbakan da, aynı çizgiyi devam ettirip, Adalet Partisi bünyesinde siyaset yapmak istedi ama, Süleyman Demirel'in vetosuna uğrayınca Konya'dan bağımsız aday oldu ve seçildi. Konya'daki bir yurttaş, kendisine, "Bir çiçekle bahar olmaz" dediğinde, o, "Ama her bahar önce bir çiçeğin açmasıyla başlar" cevabını vermişti. Öyle de oldu. Milli Görüş mayası tuttu. Kapatılıp ad değiştiren partiler, seçmenden hep teveccüh gördü.
1979'da İran devrimiyle Humeyni'nin başa geçmesi ve İslâm Cumhuriyeti'ni kurması, dünyada bir dalgalanma yarattı. 12 Eylül 1980 sonrası, Milli Selâmet Partisi'nin de kapatılmasıyla, insanlar, derin bir hayal kırıklığı yaşadı. Milli Görüş gençliği, İran örneğini de göstererek, "Bu iş sandıkla olmuyor, devrim yapmalıyız" demeye başladı. Ama Erbakan, bu çağrılara kulaklarını tıkadı; Refah Partisi'ni kurdu; iktidar kavgasını hiçbir zaman yasadışı bir çizgide yürütmedi. Sistem onu dışlamaya çalıştı fakat, o, demokratik sistemin bir parçası olarak kalma ısrarını sürdürdü.
Bence Versace marka çok renkli kravatlarıyla, "Müslüman modern olabilir" mesajını vermek istiyordu. Eğer Erbakan kravat takmasaydı, belki de Arap ülkelerinde benzerlerini sıkça gördüğümüz kravatsız siyaset adamlarıyla karşı karşıya kalacaktık. Başörtüsü kavgasına, bir ihtimal, "kravat kavgası" da ilave olacaktı.


Yasal Uyarı: Yayınlanan köşe yazısı/haberin tüm hakları Turkuvaz Medya Grubu’na aittir. Kaynak gösterilse veya habere aktif link verilse dahi köşe yazısı/haberin tamamı ya da bir bölümü kesinlikle kullanılamaz.
Ayrıntılar için lütfen tıklayın.
SON DAKİKA