Bir zamanların kahraman Emniyet Müdürü'ydü. Devleti ve düzeni sorguluyordu Hanefi Avcı. Ama son gelişmeler yüzünden, ona güvenim sarsıldı. Hatta kendisine bir hayli öfkelendim. Tabii ki önemli değil benim bu duygularım... Şimdi başka çevreler onu baş tacı ediyor. Neden mi? Zira Fethullah Gülen cemaatine vurdu. Kendisine duyduğum sevgi ve saygının azalmasının sebebi, ne Devrimci Karargâh örgütüyle iddia olunan ilişkisi, ne Necdet Kılıç ile yakın arkadaşlığı, ne de Kezban Küçük ile sevdası...
Muhtemelen Devrimci Karargâh'la irtibatı yoktur; bir ihtimal, Necdet Kılıç da bu örgütün üyesi değildir. Olsa bile, Avcı, onun bu işlerin içinde olduğunu bilmiyordur. Avcı'nın evli olması, karısını aldatması özel hayatıdır; "Biz sevgili olacaksak, evlenmeliyiz" diyerek, bir başka yuvayı yıkmıştır. Fakat "Gönül ferman dinlemez" düşüncesiyle buna da şahsen kafamı takmam.
Benim infiale kapılma sebebim, Avcı'nın köşeye sıkıştığını hissedince, başkaları gibi, Gülen cemaatini hedef gösterme ucuzluğuna sapmasıdır. 1999'da, Ankara Emniyet Müdürü Cevdet Saral ve müdür yardımcısı Osman Ak da aynısını yapmadılar mı? Ankara Emniyeti, Hürriyet gazetesinden, Sakıp Sabancı, Üzeyir Garih, Demirel ve Ecevit'e kadar yüzlerce kişinin telefonunu dinlemeye koyuldu; fark edilince, Cevdet Saral "Poliste Fethullahçı örgütlenmenin izini sürüyordum" açıklamasını yaptı. O tarihte Saral'ın "Fethullahçı" diye suçladıklarından biri de Hanefi Avcı'ydı.
"Haliç'te Yaşayan Simonlar"ı okuyunca, Avcı'nın, dinlendiğini anladıktan sonra bu kitabı yazdığı anlaşılıyor. Zaten kendisi de söylüyor. Bana göre, akıllı bir adım attı. Polis'te ve Adliye'deki Fethullahçı örgütlenmeyi deşifre ettiğini belirterek "mağdur" olmayı başardı. Nasılsa, Devrimci Karargâh örgütü dolayısıyla sorgulanacak, nasılsa, gönül ilişkisi de -Necdet Kılıç'ın evinde buluştuklarına göre- ortaya çıkacaktı. Referandum öncesine alelacele yetiştirdiği kitap sayesinde, kendisini gözü kapalı destekleyecek kişiler bulabildi.
"Bir kitap yazdı, tutuklandı." Bu tez, Avcı'nın bize göstermek istediğidir.
Bence Avcı, dinlemeye takılınca, akıl tutulmasından muzdarip kitleleri ve kişileri harekete geçirmek amacıyla Gülen cemaatini topyekûn hedef aldı. (Birkaç kişiyle sınırlı kalsa mazur görülebilir) Bu işte her zaman ekmek var. Vurduğunda daima ses getirir! Avcı, bu ucuz yolu seçti. Ondan önce başka Emniyet Müdürleri de tutuklandı. En önemlisi Kaçakçılık Organize Suçlarla Mücadele (KOM) Şube Başkanı Emin Aslan'dı. Aslan'ın uyuşturucu kaçakçısı olduğu iddia edilen Habib Kanat'la sürekli görüştüğü tespit edilmişti. Aslan, Habib Kanat'ın muhbir olduğunu söyledi ama Kanat'ın ismi, muhbir listesinde yer almıyordu. Ayrıca, Aslan'ın oğlunun Kanat'ın oğluyla müşterek iş yaptığı da ortaya çıktı. Hanefi Avcı, mahkemeye intikal etmiş bir işte, "Emin Aslan suçsuzdur; ben kefilim" diye savcılığa ifade verdi. Ayrıca, bu dosyayla ilgili araştırma yapan savcı Mehmet Berk'i de Fethullahçı olmakla suçladı. Emin Aslan'ın "Adalette ve Emniyet'te Fethullahçı yapılanmayı" deşifre eden bir kitap yayınlamak aklına gelmediği için, şu anda ona destek veren kamuoyu oluşamadı.
Son sözüm şöyle: Emin Aslan da, Hanefi Avcı da suçsuz olabilirler. Ama Avcı, kendi suçsuzluğunu, cemaati tehlikeli bir örgüt gibi göstermeden kanıtlayabilirdi. Unutmayalım ki, Fethullah Gülen, benzer iddialardan dolayı "terör örgütü lideri" olduğu gerekçesiyle yargılandı; mahkemede beraat etti. Bu beraat kararı Yargıtay tarafından da onaylandı. Kendisine yargısız infaz yapılmasından şikâyet eden bir kişi, aynı davranışı bir başkası aleyhine nasıl sergileyebilir?