Türkiye'nin en iyi haber sitesi
NİHAT HATİPOĞLU

Sevdiğini ölçülü sev!

Büyük Halife Hz. Ali az ama öz konuşurmuş. Sözleri, Kuran edebiyle yıkanmış gibiydi. Onun içindir ki her sözü Kuran'ı Kerim'in bir tefsiri - açıklaması - olan Sevgili Peygamberimiz (s.a.v.) büyük imamı tanımlarken şöyle derdi; 'Ben ilmin şehriyim. Ali de o şehre girilen kapısıdır.'
Hz. Ali bir gün İbn Kuvva'ya şöyle diyordu; "Öncekilerin ne dediğini biliyor musun? Sevdiğini, dostunu ölçülü sev, çünkü bir gün gelir o dostun düşmanın olabilir.
Düşmanına da ölçülü buğz -nefret- et, çünkü düşmanın bir gün olur da dostun olabilir." (Tirmizi,1957, İbn Ebi Şeybe,7/260) Belki bu söz şöyle anlaşılmalı; Her sırrını, her halini dostunla paylaşma. Sana ait bir mahremin kalsın. Her dostun, her sırrını bilmesin. Herkesle lazım olduğu kadar sırrını, özelini paylaş. Bazısıyla çok, bazısıyla az.
Kızdığına, düşmanlık ettiğine de insaf et. Sınırını aşma. Utanacağın şeyleri yapma. Gün gelir ihtiyacın olur veya gün gelir dost olursun da yüzüne bakarken hep utanırsın.

İmparatorlar imparatoru
Hz. Resul (s.a.v.) insanı toprak gibi mütevazi olmaya davet ederdi. Kendisi de son derece mütevazıydı. Büyüklenmekten nefret ederdi. Büyüklenenlerden de uzak dururdu. Onun için torunu
Hz. Hasan (r.a.) dua ederken kendisi için 'kulcuk' ifadesini kullanırdı. Kul kelimesini bile belki kendine büyük görürdü. Hz.Hasan dua ederken hep ; 'Kulcuğun kapında Allah'ım derdi'
İşte bu Hz. Hasan (r.a.)'ın ders aldığı dedesi Hz. Muhammed (s.a.v.)'e bir gün soruldu. Allah'ın en sevmediği isim nedir diye? O (s.a.v.) şöyle cevap verdi: "Yüce Allah katında isimlerin en çirkini, adamın 'melikül emlak -padişahların padişahı- olarak isimlendirilmesidir.
Medyada bolca okuyorsunuz; imparator, yaratıcı, kralların kralı, tapılacak insan-haşa-, kutsal adam, sanatın ilahı, popun ilahı ve benzeri berbat ifadeler. Bu ifadeler; hem kullanan ve hem de muhatab olan için hakikaten sıkıntılı ifadelerdir. Bu tür aşkın ve azgın ifadelerden, sıfatlardan dolayı tövbe etmek lazım ve kullanmamak gerek.

Hırsımızı kontrol etmeliyiz
İnsan gariptir hakikaten. Kendini garantiye alır. Yetmez, evlatları için didinir. Bu yetmez torunlarına gelecek hazırlamaya çabalar. Bu da yetmez torunlarının torunlarına çalışır.
Onun için eskiler, insanın gözünü toprak doldurur demişler.
İnsan çalışmalı. Kazanmalı. Meşru yoldan olduktan sonra çok da kazanabilmeli. Zekatını ve yardımını yaptıktan sonra mesele yok. Yok da, bu ölçüsüzce, hesapsızca saldırı neden?
Ne zaman kazanma hırsımızı dizginleyeceğiz? Ne zaman bu bana yeter, geri kalan da başkasına diyeceğiz.
Bu hırs doğru değil. Bu hırs menzile vardırmaz. Bu hırs, gayri meşru yollara da itebilir insanı. Dikkat edin, hırsını kontrol edemeyenler hırslarının en azgın zamanlarında hep kaybettiler.
Her şey benim dediklerinde, hiç bir şeyin kendisine ait olmadığını anladılar. Dönülmeyecek yere vardılar. Ve eskilerin dediğine uğradılar. Gözlerini toprak doldurdu.

Milli Eğitim Bakanı'nın dikkatine
Gazeteleri okuduğumuzda gördüğümüz insan manzaraları ürkütüyor. Bir taraftan kadına şiddet, öte yanda uyuşturucu kullanımı, acımasızlık, ağır ve incitici üslup başkasının hukukuna saldırı gibi yığınla dağınıklık ve tahammülsüzlük.
Ekolojik dengeyi bozuyoruz. Trafikte kural tanımıyoruz. Yediğimiz gıdanın poşetini, içtiğimiz içeceğin kutusunu ana caddenin içine fırlatabiliyoruz. Bize yakışmayan ne varsa hepsini yapıyoruz.
Bütün bu yapılanlar dinen de haram.Dinen de kabul edilemez. Haram ve helal kavramı sadece ibadetlerle sınırlı değildir elbette. Caddeden geçerken arabandan yükselen ve uyuyan insanı evinde rahatsız eden müziğin sesi bile haram içinde düşünülmelidir.
Yakışıksız, tahammülsüzlük ve saldırganlık noktasında ne hale geldiğimizi öğrenmek istiyorsanız, bir insanın hakkında çıkan sıradan bir haberin akabinde internetteki yorumlara bakmanız yeterlidir. Ne iffet, ne namus, ne kutsal, ne aile mahremiyeti ve ne de vicdan adına hiçbir kırıntı bulamazsınız - yorumlarda. Tam bir teref -azgınlık- hali hakim sosyal medyaya. İstisnalar bir yana.
Peki Sayın Milli Eğitim Bakanımızdan ne istiyoruz. Neden onun dikkatine diye başlık kullandım.
Avrupa ülkelerinden birinde şehir merkezinde gezinirken şuna şahit oldum. Anaokulu veya ilkokul seviyesinde bir grup öğrenci, öğretmenlerin kontrolünde trafiği, nereden geçip geçemeyeceklerini nasıl geçeceklerini öğreniyorlardı.
Bir başka öğrenci grubuna yoldaki (olmayan) çöpler gösteriliyordu. Bir diğer gruba, otobüse veya tramvaya sırayla nasıl binileceği öğretiliyordu. Yani toplumla nasıl entegre olunacağı, ortak alanların nasıl kullanılacağını öğretiyorlardı.
Sayın Bakanım! Biz bizden vazgeçtik. Kamu spotlarını çoğaltıp belki olumsuzlukları azaltabilir veya nispeten kontrole alabiliriz. Ama lütfen anaokul - ilkokul düzeyinde bu tür pratiği olan eğitimi istisnasız her öğrenciye, her yerde uygulatın. İsmini siz bulursunuz ama 'adab ile ilgili özel ders koydurun. Gelecek nesli kurtaralım. Kuran'ı Kerim, siyer, dersleri ne kadar büyük bir inkılapsa, matematik, coğrafya ne kadar elzemse, bu ders ve eğitim de o kadar elzem. Çocuklarımız bizlerden daha güzel, daha yakışan bir hayata dokunsunlar. Bu rahatsız edici çirkinlikleri azaltalım. Okulda konuşmakla olmuyor.
Ağacı yaşken düzgün bükelim.

Kötü zan yasaklanmıştır
Ebu Hureyre (r.a.) diyor ki: Ben Hz. Peygamber (s.a.v.)'i şöyle konuşurken duydum.
"(Kötü) zandan sakının. Çünkü zan, sözün en yalanıdır. Birbirinizin kusurlarını araştırmayın. Birbirinizle gereksiz yere rekabet etmeyin. Birbirinize sırt çevirmeyin. Birbirinize haset etmeyin.
Birbirinize kin beslemeyin. Ey Allah'ın kulları! Kardeş olun." (Buhari, edeb, 58, Müslim, edeb, 28)
Sahabeden Abdullah bin Ömer (r.a.) şöyle derdi. Malı çalınan kişi sürekli olarak 'malımı şu çaldı, falanca çaldı' diyerek zanda bulunur. Sonunda kötü zannından dolayı hırsızdan daha büyük günaha girer.
Hz. Peygamber (s.a.v.)'in bu sözleri "Ey iman edenler! Zannın bir çoğundan kaçının. Çünkü zannın bir kısmı günahtır. Birbirinizin kusurunu araştırmayın. Biriniz diğerini arkasından çekiştirmesin. Biriniz, ölmüş kardeşinin etini yemekten hoşlanır mı?
İşte bundan tiksindiniz. O halde Allah'tan korkun. Şüphesiz Allah, tövbeyi çok kabul edendir. Çok merhamet edendir. (Hücurat,12) ayetin tefsiridir. Açıklamasıdır. Bizler bırakınız zandan yola çıkmayı, bazen zan olmasa bile iftira atıyor, karalıyoruz.
NOT: ATV'deki programlarımıza 18 Eylül tarihinden itibaren başlayacağız inşaallah. Her perşembe akşamı 'Dosta Doğru'; Cuma sabahı saat: 08:00 - 10:00 arası 'Soru Cevap' ve Pazar günleri saat 10:00'dan itibaren
'Kuran ve Sünnet' programlarıyla huzurunuzda olacağım.

Yasal Uyarı: Yayınlanan köşe yazısı/haberin tüm hakları Turkuvaz Medya Grubu’na aittir. Kaynak gösterilse veya habere aktif link verilse dahi köşe yazısı/haberin tamamı ya da bir bölümü kesinlikle kullanılamaz.
Ayrıntılar için lütfen tıklayın.
SON DAKİKA