Dünyaya gelen her can ölümü tadacak. Er veya geç. Önemli olan o âleme göçerken temiz gitmek, iz bırakmaktır.
Bugünkü yazımızda 'zirve insanların, büyük şahsiyetlerin' vefat anını paylaşmak istiyorum.
Hz. Ali (r.a.): Sabah namazı vaktidir. İbn Tayyah büyük halifeyi namaza kaldıracak. Büyük imam uzanmış dinlenmektedir. Uyanır. Abdest alır ve namaz kıldırmak için mihraba doğru yürür.
Mihraba yürürken diline bir şiir dokunur, şöyle der:
"Ölüm için kemerini sımsıkı bağla. İşte ölüm sana geldi. Vakti gelmişse şayet ölüm, istesen de kaçamazsın."
Mescidin küçük kapısından geçince İbni Mülcem isimli tetikçi kılıcını arkadan indirdi. Katilin kılıcı büyük imamın boyun damarlarını kesti. İlk darbeyi yediğinde en gür sesiyle bağırdı: "Kâbe'nin Rabbine yemin olsun ki ben kazandım." Sonra mescidin kumlarına uzandı.
Ömer bin Abdülaziz (Hz. Ömer'in torunu Adil Halife): İslam tarihinde ikinci Ömer olarak anılmıştır. Kısa süren halifeliğinde zehirlenerek şehit edilmiştir. Hem de çok genç yaşta.
Doktoru der ki, zehirlenmişsiniz. Şöyle yanıt verir: Zehirleyenler de ölecek. Ben zehirlendiğimi hissettim. Ama ölümü özlüyorum artık.
Ölüm anı gelince beni oturtun dedi. Oturttular. Şöyle dedi: Ya Rabbi! Sen bana emrettin. Ben kusur işledim. Sen beni sakındırdın. Ben sakınmadım. Kusurluyum. Beni bağışla. Her ne olursa olsun senden başka ilah yoktur.
Sonra başını kaldırdı ve bakışlarını keskinleştirdi. Şöyle dedi: Ben öyle yaratıklar görüyorum ki ne insan ne de cinler. Son nefesini Kuran'dan ayetler okuyarak verdi. Okuduğu ayet şuydu: "İşte ahiret yurdu. Yeryüzünde böbürlenme ve fesad çıkarmayanlara vereceğiz. (Kasas, 83)"
Hz. Muaz bin Cebel: Peygamberimizin valilerinden birisi son anlarındadır. Şöyle der:
"Allah'ım! Senden korkuyordum. Ama bugün seni arzu ediyorum. Sular, ağaçlar için dünyayı sevmedim. Oruç, uzun namaz ve zikir halkaları için dünyayı sevdim. Sen biliyorsun ki kalbim seni seviyor.
Hz. Selman: Büyük sahabe. Dünyanın nimetlerinden uzak yaşamış. Son nefesinde ağlayarak şöyle der: "Resulullah'ı hatırladım. Bize 'dünyaya bulaşmayın. Sizden biriniz yolcunun azığı kadar alsın' buyurdu. Ne yazık ki biz ondan sonra dünyaya daldık" dedi ve vefat etti.
Vefatından sonra araştırdılar, sadece on dirhemi vardı. Birkaç ekmek alacak kadar bir para.
İbrahim Nehai: Son nefesindedir. Şöyle der: Ben Yüce Rabbimizin habercisini bekliyorum. Bilemiyorum, cenneti mi, cehennemi mi müjdeleyecek.
İbn Mübarek: Vefatı esnasında heyecanlıdır. Bu büyük alim şöyle der: "İşlediğim bir günahtan ötürü ağlamıyorum. Korkmuyorum. Ama senden korkuyorum. Belki ben küçük gördüğüm bir hata işlemişim de o Allah'ın katında büyük görülmüştür. İşte korktuğum budur."
Hz. Bilal: Efendimizin müezzini. Vefat haline gelir. Son nefeslerini vermektedir. Hanımı şöyle der: Ey hüzün. Ey üzüntü. Uzak ol. O şöyle der: Ey müjde. Ey ölüm! Selam sana. Hoş geldin. Sefa verdin. Ey aralanan kapı açıl artık. Bu gece Hz. Peygamber ve dostlarıyla beraberlik vardır. Bu gece vuslat vardır.
Hz. Huzeyfe: Son hastalığındadır. Neyi arzuluyorsun diye sorarlar. Cenneti dedi. Neden şikâyet ediyorsun. "Günahlarımdan" dedi. "Doktor çağırsak" dediler. "O beni hasta etti" dedi.
Hz. Ebu Hureyre: Halife Mervan yanına girdi. Hz. Ebu Hureyre yüzünü çevirdi. Ona bakmadı. Allah sana şifa versin dedi. O ise: Allah uzak etsin dedi. Sonra şöyle devam etti.
"Allahım! Ben sana ulaşmaya çalışıyorum. Seni istiyorum. Sen de benim sana ulaşmamı iste..."
Zekeriya bin Adiyy: Son nefesinde ellerini kaldırdı. Şöyle dedi: Allahım! Ben sana ulaşmak istiyorum. Seni özlüyorum.
Hz. Aklama: Son nefesindedir. Etrafındakilere şöyle der: Bana La ilahe illallah -Allah'tan başka ilah yoktur- sözünü söyleyin. Kulağıma fısıldayın.
İmam-ı Azam: Son halinde şöyle der: Ben dünya ehli önünde utanmışım. Ey merhamet edenlerin en merhametlisi. Halimi gör ve rahmet et bu uzanmış adama.