Böyle buyuruyordu Hz. Peygamber (s.a.v.). Biraz sonra hayata veda edecek olanın namazı gibi namaz kılınız. Bu namaz sizin son namazınız olabilir. Öyle bir namaz kılınız ki işlemiş olduğunuz bütün günahlarınızı bu namazda affettiriniz.
Büyük zatlar namaz kılarken işte böyle kılarlardı.
İşte onlardan bir demet. Bunları okurken kendi namazınızla onların namazını teraziye koyalım
Mevlana'nın namazı
Bazen bütün bir gece kıyam ederdi. Ayakta dururdu. Bazen bütün bir gece secde ederdi. Bazen de bütün bir gece rükûda bulunurdu. Secdedeyken huzurda bulunmanın endişesinden titrerdi.
Konya'nın soğuk gecelerinde sabaha kadar namaz kılardı. Odası bazen soğurdu. Gözyaşları sakallarının üzerine damlardı. Gecenin ayazında gözyaşları sakalında donardı. Sabahleyin sakalı bir tutam buz haline gelirdi ama o bunun farkında bile olmazdı çünkü namazda kendinde değildi.
Fudayl bin İyaz'ın namazı
Mekke'de mualla mezarlığında gömülü Allah dostu. Abdest alır, sabaha kadar nafile namaz kılardı. Mahşer âlemini anlatan ayetleri okuyunca ağlardı. Şöyle seslenirdi. "Geceleri Yüce Rabbimiz tecelli eder. Şöyle der. Hani gündüzleri beni sevdiğini iddia edenler hani neredeler. Gece âşıklar buluşmaz mı? Sevdiği için fedakârlık yapmaz mı? Secde edenler hani neredeler?
Bağdatlı Cüneyd'in namazı
Geceleri karanlıkta namaz kılardı. Öldükten sonra kendisini rüyada gördüler. Kendisine rüyada sordular, Allah nasıl muamele etti. O şöyle cevap verdi: "Her şey bomboşmuş. İlim hayır, iyilik, sadaka bütün bunlar yüzüme çalındı. Çünkü bunların çoğunda gösteriş içindeymişim, hepsi elimden alındı. Sadece gece karanlığında yaptığım secdeler kaldı. Onların hatırına Allah bana merhamet etti.
Hz. Ali'nin namazı
Bir gün büyük imam sabah namazını kıldıktan sonra yüzünü cemaate çevirdi. Dalgın olduğu belliydi. Şöyle konuştu: "Ben Hz. Muhammed'in (s.a.v.) ashabını gördüm. Efendimizin yanında büyüdüm. Şimdi onlar gibisini göremiyorum. Onların gözlerinde sabaha kadar namaz kılanların ışıltısı vardı. Geceleri sehere kadar namaz kılarlardı. Kuran okurlardı. Mahşer âlemini anlatan ayetleri okurken ağlarlardı. Fırtınalı günde ağacın sarsıldığı gibi sarsılırlardı. Sizlerde onların simasını göremiyorum."
Ahmed bin Hanbel'in (Hanbeli mezhebinin kurucusu) namazı
O da namaz esnasında kendisini mana âleminde kaybedenlerdendi. Bazen bütün bir gece secde ile meşgul olurdu. Namaza çok düşkündü. Bir gün bir öğrenci talebe olmak için yanına gelir. Talebe olacaktır. İmam Ahmed öğrenci olarak yanına alacağı kişiyi denemek ister. Öğrencinin yatacağı odaya başucuna abdest alacağı su dolu testi bırakır. Sabahleyin testideki suyun kullanılmadığını görünce talebesine şöyle der: "Gece Allah için uykunu bozup namaz kılmamış, zikir yapmamışsın. Sen benden yararlanamazsın. Ben ilmi, maneviyatı olmayana vermem. Hadi yolun açık olsun. Git."
Bişr-i Hafi'nin namazı
Kendisine soruyorlardı. Neden sabaha kadar namaz kılıyorsun. O şöyle cevap veriyordu: Allah, Yüce Peygamberimizin gelecek günahlarını bile affetmiş olmasına rağmen o, sabaha kadar namaz kılardı. Secde ederdi. Bir günahının bile affedildiğini bilmeyen ben nasıl secdeden kalkarım.
Süfyanı Sevri'nin namazı
Nasıl ibadet edelim diyene şöyle cevap veriyordu: "Uzun ve sonsuz bir âlem için namaz kıl ve çok secde et. Bil ki bir gün hesap etmediğin bütün sorularla karşılaşacaksın."
Hz. Hüseyin'in namazı
Abdest almaya kalktığında yüzü sararırdı. Namaza durduğunda rengi atar, heyecanı artardı. Mosmor olurdu. "Neden" diye sorulduğunda şöyle derdi: Çünkü biraz sonra Yüce Rabbimin huzuruna çıkacağım. Nasıl heyecanlanmayayım.
Mısırlı Zünnun'un namazı
Şöyle diyorlar. Namaz kılmaya kalktığında tekbir alacağında 'Allah' diye seslendiğinde rengi atar nefesi kesilirdi. Öldüğünü sanırdın. Sanki bütün kâinat donup kalırdı. 'Ekber' diyemeyecek sanırdınız. Neden sonra 'Ekber' dediğinde tüyleriniz diken gibi olurdu. Sadece 'Allahu Ekber' demesi bile yüreğindeki takvayı anlatmaya yeterdi.
Son söz: Bunlar böyle namaz kılarlardı. Namazları riyadan uzaktı. Allah içindi. Sadece namaz kılmıyor, namazı yaşıyorlardı. Namaz ahlaklarına sinmişti. Gayeleri Allah'tı. Rızaları Allah içindi. Namazları da Hz. Peygamber'in (s.a.v.) namazına benzerdi. Bir vakit namazı kaçırdıklarında dünyaları alt üst olurdu. "Namazını mı alalım canınızı mı" diye sorulduğunda canlarını feda ederlerdi. Kuran-ı Kerim'im övdüğü gerçek namaz kılanlar, namazda huşu duyanlar işte bunlardı. Bizim namazımız bunların namazı yanında sanki hiç kılınmamış gibi değil mi? Rabbim size ve bize hepimize merhamet etsin. Korkarım ki mahşer âleminde kıldığımız namazlar eski bir elbise gibi dürülür ve yüzümüze çarpılır... Peki ya hiç namaz kılmayanların hali ne olacak? Varın bunu siz düşünün.