Sevgili okuyucular, bu cumartesi sohbetinde, yaklaşan Cumhurbaşkanlığı Seçimleri ile ilgili yeni bir gelişme konusundaki yorumlarımı sizinle paylaşmak istiyorum. 10 Ağustos'ta, yani yaklaşık üç buçuk ay sonra yapılacak cumhurbaşkanlığı seçimlerine çok az bir zaman kala, Cumhurbaşkanı Gül'ün TÜSİAD toplantısı sırasında, basın mensuplarına beyan ettiği şu iki cümle önemli bir gelişmenin işaretidir:
Cumhurbaşkanı Gül, gelecekte siyasî plânı olmadığını açıkladı ve kendisinin Başbakan Erdoğan ile yer değiştirmesinin (yani Putin- Medvedev Modeli'nin) aleyhinde bulunarak, 'ben bunun demokrasiye yakışan bir uygulama olduğu kanaatinde değilim' dedi.
***
Önce şunu belirteyim ki
Cumhurbaşkanı Gül'ün şahsına, kanaatlerine ve icraatına saygı duymakla beraber,
Cumhurbaşkanı ile
Başbakan'ın yer değiştirmesinin demokrasiye aykırı hiçbir tarafı yoktur. Esasen, buna karar verecek olan da millet iradesidir. Zira Türk demokrasi tarihinde ilk defa olarak
Cumhurbaşkanı doğrudan millet tarafından seçilecektir.
Cumhurbaşkanı Gül'ün bu iki önemli beyanı yan yana değerlendirildiğinde şu tablo ortaya çıkmaktadır:
1. Cumhurbaşkanı Gül, cumhurbaşkanlığına bir dönem daha devam etmek arzusundadır.
2. Başbakan Erdoğan'ın
Cumhurbaşkanı seçilmesi halinde
AK Parti Genel Başkanı ve
Başbakan olarak siyasete devam etmek istemediği anlaşılmaktadır.
Cumhurbaşkanı Gül'ün tekrar cumhurbaşkanı seçilmek istemesi tabiîdir. Ancak, eğer
Başbakan Erdoğan Cumhurbaşkanlığı'na aday olmak isterse, ilk turda yüzde 50'nin üzerinde oy alarak rahatlıkla seçilebilecektir. Esasen
Cumhurbaşkanlığı, 11.5 yıldan beri
Türkiye'nin siyasî liderliğini yapan
Başbakan'ın hakkıdır; karizmasıyla, özellikleriyle ve hizmetleriyle bu göreve lâyıktır.
Başbakan Erdoğan,
Cumhurbaşkanı adayı olursa karşısına aday olarak kim çıkarsa çıksın kolaylıkla bu makama seçilebilecektir. Muhalefetin, medyanın ve
Türkiye düşmanı bir takım odakların aleyhte çalışmaları bu gerçeği değiştiremez.
CHP ile
MHP'nin son seçimlerde aldığı toplam oy oranı yüzde 40 civarındadır. Bu durumda
Cumhurbaşkanı Gül, -bazı ehli hamâkattan muhalif siyasilerin ve medya mensuplarının zannettiği ve tahrik ettiği gibi- cumhurbaşkanı seçiminde
Başbakan Erdoğan'ın karşısına çıkmaz. Zirâ kırk yıllık dostum
Abdullah Gül, hem yüksek ahlâk ve prensip sahibidir; yedi yıl önce kendisini özveriyle destekleyen yakın bir dostunun rakibi olmaz, hem de eğer böyle yaptığı takdirde kaybedeceğini de çok iyi hesaplayacak kadar akıllı ve zekidir.
Diğer taraftan,
Başbakan Erdoğan'ın karşısına çıkarılacak herhangi bir bürokrat aday da asla başarılı olamaz.
***
Ben hâlâ
Başbakan Erdoğan'ın -
Başkanlık Sistemi'ne geçilmediği takdirde- 2019'a kadar inşaallah
Başbakanlık'ta hizmetlerine devam etmesi gerektiğini düşünüyorum. Seçime birkaç ay kala
Anayasa değişikliği yapıp,
Başkanlık ya da
Yarı Başkanlık Sistemi'ne geçilebilse dahi, yeni bir hükûmet sistemini yerine oturtmak mümkün değildir.
Başbakan Erdoğan'ın mevcut
Anayasa'nın 104. maddesindeki yetkileri sonuna kadar kullanması halinde bile mevcut sisteme göre sıkıntılar olacaktır.
Başbakan Erdoğan,
Cumhurbaşkanlığı'na aday olma konusunda kararını verirse, seçildikten sonra
Başkanlık Sistemi'ne geçilmesi ve o zamana kadar da 104. maddedeki yetkileri sonuna kadar kullanması söz konusu olabilecektir. Bu takdirde,
Başbakanlığa ve
AK Parti Genel Başkanlığı'na genç, dinamik, bilgili bütün dünya tarafından tanınan ve
Cumhurbaşkanı Erdoğan ile uyumlu çalışabilecek bir adayın seçilmesi yerinde olacaktır.
Özetle,
Başbakan Erdoğan milletin büyük çoğunluğunun sevgisini kazanarak, Cumhurbaşkanlığı makamına gelmeyi hak etmiştir. Nihaî karar
O'nundur. Bizim tek temennimiz,
O'ndan sonra hizmetlerin aksamaması ve geçmişte
ANAP'ın başına geldiği gibi partinin ve tabanın dağılmadan muhafaza edilebilmesidir.