Dünkü yazımda Türkiye hakkındaki genel değerlendirmemde, millî birlik ve bütünlük konusunda tâviz vermediği müddetçe, Başbakan Erdoğan'ın milletimizin önünde tek alternatif olduğunu ve yanlış bazı uygulamalar düzeltilerek desteklenmesi gerektiğini belirtmiştim. Ayrıca, Gezi Parkı Olayı'nın kısa bir tahlilini yaparak 'Sonbahar Sendromu' şeklinde lânse edilmeye çalışılan Türkiye aleyhindeki eylül sonunda olabilecekler konusunda ihtimalleri sıralamıştım.
Bugünkü yazımda bu komplo konusunda yapılması ve yapılmaması gerekenleri sıralayacağım.
Yapılması gerekenler
1. Başbakan Erdoğan'ın ve Türkiye'nin İsrail konusundaki politikası doğrudur. Zulme cesaretle karşı çıkan bu insanî politika, Orta Doğu'da ve İslâm ülkelerinde olduğu kadar Türkiye'de de desteklenmiştir. Buna karşılık İsrail, kuruluşundan bu yana ilk defa başka bir devletten ve milletten özür dilemiştir. Bundan sonra İsrail ile aramızın düzelmesi kolay olmayacaktır. Ancak, bu konuda ABD ve İsrail'in Türkiye'ye attığı olumlu adımlar cevapsız bırakılmamalı; hem Orta Doğu'daki arabulucu rolümüzün devamı, hem de medya ve sermaye üzerindeki hâkimiyeti bilinen Yahudilerin ufûnetinin azaltılması için İsrail ve ABD ile diplomasisi rahatlatılmalı.
2. Başbakan Erdoğan'a atılan 'diktatör' çamurunun bütün izleriyle silinmesi için, O'nun 'Türk demokratikleşmesi'ndeki yeri, her türlü imkân kullanılarak Türk ve Dünya kamuoylarına anlatılmalıdır.
3. Türkiye aleyhinde dışarıda ve içeride demokrasi düşmanlarının oyunlarını bozabilmek ve büyük kitleleri provokatörlerden ayırabilmek için, hukuk içinde kalınarak yapılan demokratik gösterilere izin vermek gerekir. Bunun aksine, şiddet gösterisi yapan, yakıp yıkan terörist provokasyonlara karşı -orantısız güç kullanmadan- demokratik uygulamalara göre tâvizsiz ve kararlı bir engelleme yapılmalı ve bu konuda her kafadan bir ses çıkmamalıdır.
4. Rantiye faiz lobisinin müdahalesi takip edilerek suç işleyenler ânında cezalandırılmalı.
5. 'Sıcak Sonbahar' projesiyle antidemokratik şekilde iktidara gelmek isteyen CHP'nin ve devrim hülyaları kuran kokmuş komünistlerin ne yapmak istedikleri açıklanmalı; bu konuda Türk ve Dünya kamuoyları bilgilendirilmelidir. CHP'nin ve darbeci marksist çetelerin paralelliği sergilenmelidir.
6. PKK-KCK-BDP-Apo'nun bu provokasyonları fırsat bilip Gezi olaylarında yaptıkları gibi bu tür olayları destekleyeceklerine ve bir 'iç savaş' için ikili oynayacaklarına muhakkak nazarıyla bakılmalı; bir taraftan demokratikleşme paketleri hazırlanırken diğer taraftan istismar iyi hesap edilmelidir.
Yapılmaması gerekenler
1. Batı ile ilişkiler demokrasi platformunda iyileştirilerek devam ettirilirken, Orta Doğu'da, Afrika'da, İslâm ve Türk dünyasında, Avrasya'da ve dünyanın bütün ülkeleriyle ilişkiler sıkılaştırılmalıdır ve dış politikada dar bir çerçeve içinde kalınmamalıdır.
2. Demokratik ve hiç değilse görünüşte mâsumane gösteriler hoşgörüyle karşılanmalı ve ana gösterici kitle ile terörist provokatörler karıştırılmamalıdır.
3. Millî güvenlik, asayiş ve huzuru bozmaya yönelik yasa dışı eylemlere, terör ve şiddete aslâ müsamaha edilmemelidir.
4. 'Görüşme Süreci' hükûmet tarafından bozulmamalı; ancak bunu fırsat bilip Güney Doğu'da hâkimiyet kurmaya çalışan terör örgütüne karşı mücadele edilmelidir.
5. 'Yeni Demokratikleşme Paketi'nde yer alacağı söylenen 'Ana Dilde Eğitim', daha önce Başbakan Erdoğan'ın karşı çıktığı ve Türkiye'yi bölünmeye götürecek, yanlış bir uygulama olacaktır. Başbakan'ın buna razı olacağını sanmıyorum. Ayrıca, 'Avrupa Yerel Yönetim Şartı'nın 5. maddesine konulan şerhin kaldırılması, 'özerk bölge' kurulması demek olacaktır. Bu ise, millî birlik ve bütünlükten tâviz verilmesi anlamına gelecektir. Türkiye, bir yol ayrımında. Herkesin hesabını kitabını iyi yapması lâzım vesselâm...