Sevgili okuyucular, eğer CNN, BBC, Reuters gibi medya komplocularına ve CHP jakobenizmi ile marksistlere bakarsanız, karşınızda kazık gibi 'duran' bir Türkiye görürsünüz. Sanki bütün ekonomik, sosyal ve kültürel faaliyetleri durmuş ve bir 'diktatör'(!) tarafından ezilen bir ülke...
Halbuki, 'millî irade'yi temsil eden bu lider, her gün meydanlarda milyonları toplayıp, kökü dışarıdaki komplolara karşı halkın demokrasiye inancına yaslanarak hiç durmadan 'yola devam' ediyor. Varsın zaten ömürlerini durmak ve karşı çıkmakla geçiren bazı zavallılar durmaya devam etsinler.
***
Düşünebiliyor musunuz?
'17. Akdeniz Olimpiyatları',
Yunanistan'da yapılacakken,
Yunanistan içinde bulunduğu ağır ekonomik kriz yüzünden yapamayacağını bildirince,
Türkiye talip oluyor ve böylece
'17. Akdeniz Olimpiyatları' Mersin'de yapılıyor. Üstelik çok kısa bir zamanda hem
Olimpiyat Stadı'nı ve diğer lüzumlu tesisleri bitiriyor hem de o muhteşem açılışı düzenliyoruz. Sokak başlarında üç-beş tencere tava çalan ve dikilip duranlar bunu marifet sayarken, biz televizyonlarımızın başında dünya olimpiyatlarının açılışını aratmayan bu şöleni gururla seyrediyoruz.
Türkiye'yi kaos ortamına sürüklemek için her türlü alçaklığı yapmaktan çekinmeyen dış ve iç komplocular,
Mersin'deki
olimpiyatların açılışındaki binlerce sporcunun ayak sesleri altında eziliyorlar...
Sevgili okuyucular, solcu dostlarım kusura bakmasınlar ama dünyanın her tarafında solcular, sanıldığının aksine gerici ve tutucudurlar. O malûm
'komünist cennet' mastürbasyonuyla tatmin olup
'enternasyonal' söyleyip olumlu her hizmeti engellemeye çalışır ve bunu
'devrimcilik' sayarlar. Halbuki, kendi deyimleriyle bal gibi
'karşı devrimci'dirler. Bizim muhafazakârlığımız ve milliyetçiliğimiz, Allah, Peygamber, vatan, millet ve bayrak sevgisidir. Ancak, aslâ ayrımcılık ve tutuculuk değildir. Bu sebeple, bu devrimci geçinen sözümona solcular yıkmayı, bizse yapmayı düşünürüz.
Bunlara göre, olimpiyat düzenlemek yanlıştır;
'fukara halk' edebiyatına sığınarak hep bu nevi küresel faaliyetlere karşı çıkarlar. Bütün dünya ülkeleri, kendi şehirlerinde olimpiyat düzenlemek için uğraşıp dururken, bizimkiler engellemeye çalışırlar. Halbuki, başta olimpiyatlar olmak üzere uluslararası organizasyonların yapılması, ev sahibi ülke için çok büyük ekonomik, teknik ve siyasî kazançlar sağlar.
***
6 Ekim 1971'de
İzmir'de yapılan
'6. Akdeniz Olimpiyatları',
Türkiye'de o güne kadar düzenlenen en büyük uluslararası organizasyondu. Ben o sırada
DPT uzmanı olarak sosyal yatırımları planlıyor ve
'Akdeniz Oyunları'nın yapılabilmesi için gerekli tesislerin yatırımlarını takip ediyordum.
Halkapınar'da,
Türkiye'nin en büyük stadyumu olacak 70 bin kişilik stadın ve diğer tesislerin yapımı devam ederken,
12 Mart Muhtırası verildi;
Demirel Başbakanlıktan istifa etti;
Nihat Erim'in başkanlığında meşhur
'11'ler Hükûmeti' kuruldu ve bütün yatırımlar durduruldu.
6 Ekim tarihi rüyalarıma giriyordu. Olimpiyatların yapılmasına çok az bir zaman kalmıştı ve tesisler henüz hazır değildi.
11'lerin en ünlüsü, ekonomiden sorumlu Başbakan yardımcısı
Atillâ Karaosmanoğlu'na gidip vaziyeti anlattık. Cevabı şöyle oldu;
'Akdeniz Oyunlarını kim düzenlemişse gidin parayı ondan isteyin!...' Parayı elbette
Güniz Sokak'taki evinde oturan
Demirel'den alamazdık. Neyse uzatmayayım,
Başbakan Nihat Erim'e ulaşarak durumu anlattık ve güç belâ oyunlara yetiştirebildik.
Şimdi sıra, 2020'de
İstanbul'da yapılacak
'Dünya Olimpiyatı'nda...
Türkiye'nin, bunu da başaracağına inanıyorum. Zira, demokrasi ve icraat
'kervanı' yürüyor...