Sevgili okuyucular, dün bizim gazetenin manşeti şöyleydi: 'Yaşasın Demokrasi!' Sabah Gazetesi, Balyoz Davası hakkında Mahkeme'nin verdiği kararı değerlendirirken şu başlıkları da kullandı: 'Türkiye'de artık darbeler dönemi kapandı'; 'Türkiye, tarihinde ilk kez bir sivil mahkemede darbecileri cezalandırdı'.
Sabah Gazetesi'nin bu tespitlerine aynen katılıyorum. 21 Eylül 2012'de İstanbul 10. Ağır Ceza Mahkemesi'nin Balyoz Darbe Planı Davası'ndaki tarihî kararı, Türk Demokrasisi'nde bir 'dönüm noktası' olmuştur.
***
27 Mayıs 1960 Darbesi'nden beri devam eden
'Darbe Dönemi', yarım asır sonra bu kararla kapanmış ve
'Militarist Vesayet Dönemi' sona ermiştir.
27 Mayıs'tan sonra, bir generali bırakınız mahkeme önüne çıkarıp mahkûm etmeyi, gözünün üzerinde kaşın var bile diyemezdiniz. Cumhurbaşkanları süngülerin ucunda seçilirler; ülkenin iki başbakanı olur; asker başbakanı (genelkurmay başkanı) sivil başbakana hükmederdi. Bu dönemde, ordu siyasete müdahale eder;
CHP ile işbirliği hâlindeki darbeciler, halkın değerlerine karşı çıkar ve din düşmanlığı yaparlardı.
Uluslararası kuruluşların dokümanlarında
Türkiye'nin siyasî rejimi,
'askerî demokrasi' (military democracy) olarak gösterilirdi. Bu dönemde yapılan darbe, muhtıra ve benzeri müdahaleler,
Türkiye'ye ve insanımıza çok zarar vermiş, ülkemizin gelişmesini ve kalkınmasını engellemiştir.
Bu meş'um devir,
27 Nisan 2007 Muhtırası'na karşı,
Başbakan Erdoğan'ın ve
Hükûmeti'nin dik durması sayesinde kapanmaya başlamış; daha sonra
Başbakan Erdoğan'ın,
TSK ile gerekli dengeyi kurarak millet iradesine uygun yönetimi, militarizmin tasfiyesinde etkili olmuştur.
***
Darbeler Dönemi'nin bu kadar uzun sürmesinin en önemli sebebi, darbe yapandan hesap sorulamaması ve işlenen ağır darbe suçunun darbecilerin yanına kâr kalmasıdır. Millet iradesinin hakkını veremeyen
Demirel ve benzeri korkak politikacılar, her seferinde şapkalarını alıp gitmişler ve hacıyatmaz gibi tekrar geldiklerinde hiçbir zaman hesap soramamışlardır.
Darbecilerden hesap sorulması gerekirken, bilâkis âdeta ödüllendirildikleri görülmüştür.
27 Mayıs'ın
Millî Birlik Komitesi cuntacıları için
Senato kurulmuş ve bu aşağılık yaratıklar halkın deyimiyle ömür boyu devam edecek
'Temelli Senatör' yapılmışlardır.
12 Mart Muhtırası'nı verenler yerlerini muhafaza ettikleri gibi bir de terfî ettirilmişlerdir.
12 Eylül'ün
'Beşli Çetesi' ise, milletin sırtından kâşânelerde yıllarca sefa sürmüşler ve görülmemiş bir dokunulmazlık zırhına bürünmüşlerdir.
İşte, ilk defa bir darbeciler ekibi mahkeme önüne çıkarılmış ve suçları sabit görülerek mahkûm edilmişlerdir. Böylece, militarist vesayet dönemi, inşallah bir daha açılmamak üzere kapamıştır.
***
Ben bir milliyetçi ve vatansever Türk aydını olarak ordumu ve askerimi çok severim ve
'Peygamber Ocağı' olarak görürüm. Lâkin, millet iradesini ve hukuku çiğneyip kendisine vatan savunması için verilen silâhı milletin göğsüne çevirerek darbe teşebbüsünde bulunanlar, artık asker veya general değil düpedüz şakî olmuşlardır...
Düşünebiliyor musunuz? Sırf Hükûmeti devirmek için camileri bombalamayı ve kendi uçağımızı düşürmeyi planlayanlar cezalandırılmadan bırakılabilirler mi?... Daha önce hizmeti geçmiş bazı devlet görevlilerinin mahkûmiyeti, bizleri elbette mutlu etmez. Ben de şahsen bu duruma üzülüyorum. Ancak,
Türkiye'nin ve
Türk Demokrasisi'nin bekası için suçluların cezalandırılması elzemdi.
Bu karar, bundan sonra siyasete müdahale ederek darbecilik yapmayı düşünenler için ibret verici olacaktır.